Mücâhid Velîlerden Abdullah Bin Gâlib
"RABBİNİN NİMETLERİNİ SÖYLE!"Bâzen yaptığı amelleri insanlara anlatır ve insanları teşvik maksadıyla; "Allahü teâlâ bu gece bana şu kadar rekat namaz kılmayı, şöyle zikretmeyi, şunları okumayı nasib etti..." derdi. Bu sözlerini dinleyenlerden bâzıları; "Senin gibi bir zât ibâdetleriyle böyle övünür mü?" dediklerinde, Kur'ân-ı kerimden; "Rabbinin nimetlerini söyle!" (Duhâ sûresi: 11) meâlindeki âyet-i kerimeyi okudu ve; "Rabbim üzerimdeki nimetlerini söylememi emrediyor, sizler ise gizlememi istiyorsunuz" dedi.
Kişinin yaptığı ibâdet ve tâatleri başkalarına anlatmasının niyetine göre değişeceğini, hâlis ve riyâsız ise emr-i mârûf, iyiliği bildirmek olacağına işâret ederdi. Ebû Said el-Hudri'den rivâyet ettiği; "İki huy mü'minde bir araya gelmez; cimrilik ve kötü ahlâk" hadis-i şerifini devamlı okurdu...
Abdullah bin Gâlib buyurdu ki:
KILICININ KININI KIRDI VE...
"İnsana, âhirete giden yolda mutlaka şu dört şey lâzımdır: Birinci olarak, itikâd ve amel. Bunun için kendisine lâzım olan ilmi öğrenip tatbik etmek lâzımdır. Bu ilim yolcuya yön verir, idâre eder. İkinci olarak, bir zikir lâzımdır. Bu, yolcuya tenhâda arkadaşlık eder ve zikir yardımı ile yalnızlık çekmez. Üçüncü olarak, bu yolcunun haram ve şüphelilerden sakınması ve dünyâya düşkün olmaması lâzımdır. Bu uygun olmayan düşünce ve başka şeylerin kendisini meşgûl etmemesine sebeb olur. Dördüncü olarak, bir yakin lâzımdır. Bu da, yolcuyu gideceği yere kadar götürür."
Abdullah bin Gâlib, Zâviye Harbi denilen bir savaşa katılmıştı. Bu sırada oruçlu idi. Düşman saflarına hücum edeceği sırada başına biraz su döktü. Sonra kılıcını sıyırıp kınını kırdı. Bu, şehid düşünceye kadar savaşacağım mânâsına gelirdi. Düşman saflarına daldı. Savaşa savaşa şehid düştü. Ölmeden önce şöyle duâ ediyordu:
"Allah'ım arzularımızın düşüklüğünden, kötülüğünden, amellerimizin noksanlığından sana sığınırız."