Muhammed Bin Muhibbullah

Muhammed Bin Muhibbullah

Allahü teâlâ Arş-ı âlânın altında bir latif rüzgâr emreder. Bu rüzgâr, yeryüzünü baştan başa kaplar. Ve yeryüzü toz gibi ince kum hâline girer. Bundan sonra Allahü teâlâ İsrâfil'i (aleyhisselam) diriltir. Beyt-i mukaddesin sahrasından sûr üfürülür. Sûr, nûrdan bir boynuzdur ki, ondört dâiresi vardır. Bir dâirede, karada olan hayvanların adedince delikler vardır. Karada olan hayvanâtın rûhları oradan çıkar. Arı sesi gibi sesler işitilir. Yerle gök arasını doldurur. Sonra her bir rûh, kendi cesetlerine girerler. Hak teâlâ bunlara kendi cesedlerini ilham eder. Hattâ dağlarda ölmüş olan, vahşi hayvanların ve kuşların yemiş olduğu insanların rûhları, kendi cesedlerini bulur. Nitekim Allahü teâlâ, Zümer sûresi altmışikinci âyet-i kerimede meâlen;

"Kıyâmetin yok edici sûrundan sonra, ikinci bir sûr üflenir, bu sese bütün beşeriyet tâbi olur. Bu emir ile kalkıp hazır olurlar" buyurur. Sûra üfürüldüğünde, canlılar ve bütün a'zâları, mezarlarında yeşil ot gibi biter. Bazısı bazısına girmiş ağ örgüsü gibi dolanmış olur ki, birinin başı diğerinin omuzunda, öbürünün eli, diğerinin sırtında olarak, insanın çokluğundan böyle karmakarışık olurlar. Hak teâlâ;

"Hakikaten biz biliriz ki, Arz onlardan birini noksan etmez. Zira bizim indimizde, mahfûz kitab vardır" buyurur.

Bu dirilmek keyfiyeti tamam olunca, hesap üzere, sabi, yine sabidir, ihtiyâr, yine ihtiyârdır. Olgun yaşta olanlar, yine olgun, gençler yine gençtir. Yani Âlem-i fenâdan Âlem-i bekâya intikâl eyledikleri zaman ne hâlde idilerse, yine o sûret ile belirirler. İnsanlar, kabirlerinden ve yanıp kül oldukları, çürüdükleri yerlerden kalktıkları vakit görürler ki, dağlar pamuk gibi atılmış, denizler susuz kalmış, yerin kendisinde ise ne eğrilik ne de yükseklik var. Cümlesi dümdüz olmuş. Bir kâğıt sayfası gibi görülür, işte insanlar, kabirlerinin üzerine çıplak olarak oturdukları vakit, her tarafa hayretle ve düşünerek bakarlar. Nitekim Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis-i sahihde;

"İnsanların her biri, elbisesinden âri olup, hepsi çıplak ve sünnetsiz oldukları hâlde haşr olunurlar" buyurdu. Yine buyurdu ki: "Ey ümmetim ve eshâbım! Siz mevtanızın kefeninde mübalağa ediniz. Çünkü benim ümmetim, kefenleriyle haşr olunurlar. Halbuki sâir ümmetler çıplaktırlar."

İnsanlardan Bir Sıkıntı Gelirse, Affedin!

Vehbi Tülek

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek