Muhammed Biserî
Malın ayıbını, müşteriden gizlememeli, hepsini, olduğu gibi göstermelidir. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buğday satan birisinin buğdayına, mübârek parmaklarını sokup, içinin yaş olduğunu görünce, (Bu nedir?) buyurdu. Yağmur ıslatmıştır deyince, (Niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile eden, bizden değildir) buyurdu.
Birisi, üçyüz dirhem gümüşe bir deve sattı. Devenin ayağında ârıza vardı. Eshâb-ı kirâmdan "aleyhimürrıdvân" Vâsile bin Eska' orada idi. O ânda dalgın idi. Devenin satıldığını anlayınca, alanın arkasından koşup, devenin ayağı ârızalıdır dedi. Müşteri deveyi geri getirip, parasını aldı. Satıcı, satışımı niçin bozdun? deyince, Vâsile dedi ki: Resûlullahtan işittim. Buyurdu ki: (Satılan bir şeyin kusûrunu gizlemek helâl değildir. O kusûru bilip söylememek de, kimseye helâl değildir.) Vâsile yine dedi ki: Resûlullah bizden söz aldı ki; Müslümânlara nasihat edelim. Onlara merhamet edelim. Malın kusûrunu saklamak, nasihat etmemek olur. Satıcıların, kusûr saklamamaları çok güçtür. Büyük cihâd demektir. Bu cihâdı kazanmak için, mal alırken dikkat etmeli, kusûrlu mal almamalıdır. Eğer kusûrlu mal alırsa, müşteriye söylemeyi niyyet etmelidir. Eğer aldanırsa, ziyân etmiş olur. Başkasını da ziyâna sokmamalıdır. Kendisi, başkasına incinince, başkalarını da kendinden soğutmamalıdır. Şunu iyi bilmelidir ki, hile ile rızık artmaz. Belki, malın bereketi gider. Hile ile azar azar biriktirilen şeyler, ânsızın gelen bir felâketle, birdenbire giderek geride yalnız günâhları kalır...
"BEREKET" NE DEMEK?
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Ticârete hıyânet karışınca, bereket gider.) Bereket demek, az malın çok fâidesi olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin râhat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmayan, çok mal vardır ki, sâhibinin dünyâda ve âhırette felâketine sebeb olur. O hâlde, malın çok olmasını değil, bereketli olmasını istemelidir...