Muhammed Kudbeddîn Efendi

Muhammed Kudbeddîn Efendi

Habeşiştan Kralı Necâşi'nin Yemen'de Ebrehe adında bir vâlisi vardı. San'ada bir kilise yaptırdı. "Burayı Arablar için hac yeri yapacağım ve artık Kâbe'ye kimseyi göndermeyeceğim" diyordu. Ebrehe'nin bu sözü Arablar arasında duyulup yayıldı. Buna kızan Arablardan biri, kilisenin içine girip def-i hâcetini yaparak kirletti. Yemen Vâlisi Ebrehe, bundan dolayı çok kızıp, "Kâbe'yi yıkacağım", diye yemin etti ve askerlerini toplayıp yola çıktı...

Ebrehe'nin bir fili vardı. Fili önlerine alıp Mekke'ye doğru yürüdüler. Fili Kâbe'ye doğru sürdüler, aslâ o tarafa yürümedi. Yönünü başka tarafa çevirdiklerinde, o tarafa koşarak gidiyordu... Sonunda bir yerde durmak mecbûriyyetinde kaldılar. Mekke çevresine adamlar gönderdiler. Bunlar Abdülmuttalib'in ikiyüz devesini yakalayıp getirdiler. Abdülmuttalib develerini istemek için Ebrehe'nin yanına geldi. Ebrehe onu uzaktan görünce heybetinden ürperdi. "Bu gelen kimdir?" diye sordu. "O, Mekke'nin büyüğü, reisidir" dediler. Ebrehe onu karşılayıp, kendi minderi üzerine oturttu ve "Ne istiyorsun?" dedi. Abdülmuttalib "Senin süvârilerin benim develerimi tutup getirmişler. Onlara söyle de develerimi geri versinler" dedi. Ebrehe ona, "Ey Kureyş'in efendisi! Ben size izzet ve şeref kazandıran şu Kâbe'yi yıkmak için geldim. Sen ise ondan bahsetmiyorsun da, develerini istiyorsun" dedi. Abdülmuttalib şöyle cevâb verdi:

"Ben develerin sâhibiyim, kendi malımı istiyorum. Kâbe'nin sâhibi vardır. O herkese karşı gâlib gelir ve Kâbe'yi korur..." Sonra Abdülmuttalibe develerini verdiler, geri döndü...

O sırada gökyüzünde ansızın sürü hâlinde kuşlar gördü. O zamâna kadar öyle kuşlar hiç görmemişti. Kuşlardan her birinin gagasında ve iki ayağında mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar vardı. Her taşın üzerinde bir kâfirin ismi yazılı idi. Kuşların bıraktığı taş, başına isâbet eden askerin altından çıkıyor ve o asker hemen ölüyordu. Ebrehe'nin ordusu kaçmaya başladı. Kuşlar takip edip, taş bırakarak hepsini öldürdüler. Ebrehe de çok perişân bir hâlde öldü...

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek

İmândan Güzel Bir Nîmet Yoktur

Vehbi Tülek