Muhammed Kudsî Bozkırî Efendi
Bir güneş gibi doğdu!..Üçpınar'da on yedi sene kalan ve tâliblerine ilim ve feyz saçan bu mübarek zat, orada da fitneye maruz kalınca Seydişehir'e hicret etti. Seyyid Hârun Veli hazretlerinin şehri olan Seydişehir'de, âdetâ bir güneş gibi doğdu. Çevreye ışık saçtıklarını iddiâ eden bâzı kimselerin yıldızları söndü. Hattâ kendi talebelerinden Abdullah Efendi adında birisi bile, onun bu ihtişâmına dayanamayıp hased etti. Muhammed Kudsi Efendi, bu hâle çok üzüldü. Onların affedilmeleri ve hidâyete kavuşmaları için duâ etti.
Bu arada Üçpınarlılar, hatâlarını anlayıp, içlerinden beş yüz kimseyi seçerek, özür dilemek ve Muhammed Kudsi Efendiyi tekrar memleketlerine dâvet etmek üzere Seydişehir'e göndermişlerdi. Muhammed Kudsi Efendi, Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde bulunduğu bir sırada, Üçpınarlılar geldiler. Hemşehrilerinin dâvetini kendisine bildirdiler. Ancak Muhammed Kudsi Efendinin büyüklüğünü ve kıymetini takdir ve tasdik eden Çavuş köyü ahâlisi, onun Üçpınar'a gitmesine rızâ göstermediler. Her iki taraf da gece yarılarına kadar çok yalvardılar. Hangi tarafa meyletse öbür taraf kırılacaktı...
Zor durumda kalmıştı!..
Muhammed Kudsi Efendi, zor durumda kaldı. Teheccüd namazını kılıp, Allahü teâlâya el açtı. Allahü teâlânın rızâsı için kendisini dâvet eden bu Müslümanların hiçbirini kırmak istemiyordu. Duâ edip, bu dünyâdan göçmenin, zorluktan kurtulmanın en kısa yol olduğunu gördü. Allahü teâlâya duâ etti. "Biliniz ki, Allahü teâlânın evliyâsı için azâb korkusu, nimetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur" meâlindeki Yûnus sûresi altmış ikinci âyet-i kerimesini okuyup gözlerini yumdu. Bu sıkıntılı dünyâdan ebedi güzellikler âlemine göçüp gitti...