Müslüman Topluluktan Ayrılmak Azaptır
Cemâat rahmettir. Yani Müslümanların hak üzerinde birleşmeleri, Allahü teâlânın, merhamet etmesine sebep olur. Tefrika (bölünmek) ise azaptır. Yani, Müslümanların topluluğundan ayrılmak, Allahü teâlânın azap yapmasına sebep olur. Demek ki, her Müslümanın doğru yolda olanlara katılması lâzımdır. İmânı doğru olanlar az olsa dahî, bunlara katılmalı, bunlar gibi inanmalıdır. Doğru yol, Eshâb-ı kirâmın yoludur. Bu yolda olanlara; “Ehl-i sünnet ve cemâat” denir. Eshâb-ı kirâmdan sonra ortaya çıkan bâtıl, bozuk kimselerin çok olması, insanı şaşırtmamalıdır. İmâm-ı Beyhekî buyuruyor ki: “Müslümanlar bozulduğu zaman, bunlardan önce olanların doğru yoluna sarılmalısın! Bir kişi kalsan bile, o yoldan ayrılmamalısın!”
Necmüddîn-i Gazzî buyuruyor ki: “Ehl-i sünnet ve cemâat” demek, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Eshâb-ı kirâmın (aleyhimürrıdvan) gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. “Sivâd-i a’zam” yani İslâm âlimlerinin çoğu böyle idiler. Hak olan cemâat, yetmişüç fırka içinde, Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan fırka-i nâciye bunlardır. Kur’ân-ı kerîmde; “Parçalanmayınız!” buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, itikâdda, inanılacak bilgilerde parçalanmayınız demektir. Âlimlerin çoğu, meselâ Abdullah İbni Mes’ûd, böyle olduğunu bildirmiştir. Yani nefislerinize ve bozuk düşüncelerinize uyarak, doğru îmândan ayrılmayınız demektir. Bu âyet-i kerîme, fıkıh bilgilerinde ayrılmayınız demek değildir. Âyet-i kerîme, bozgunculuk olan ayrılmayı yasaklamaktadır. Bu ise, akâiddeki, inanılacak şeylerdeki ayrılıktır. Ahkâmda, amellerde olan ictihâd bilgilerindeki ayrılık böyle değildir.
Çünkü bu ayrılık, hakları, farzları, amellerdeki, ibâdetlerdeki ince bilgileri ortaya koymuştur. Eshâb-ı kirâm da, günlük işleri açıklayan bilgilerde birbirlerinden ayrılmışlardı. Fakat, itikâd bilgilerinde de ayrılıkları yoktu.