Namazın Hakkını Vererek Kılmak

Namazın Hakkını Vererek Kılmak
"O kimseler ki (takvâ sahipleri), namazı dosdoğru kılarlar, verdiğimiz rızıklardan infâk ederler (harcarlar, yedirirler)" Bekâra, 3. âyet-i kerimesi, namazı ve zekatı emretmektedir. Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede; kendisine, öldükten sonra dirilmeye, kıyâmet günü bütün mahlûkatın mahşer yerinde toplanacağına, sonra herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğine ve diğer iman edilmesi lâzım gelen şeylere imân etmelerini; takvânın şartlarından saydığı gibi, namazı dosdoğru kılmayı ve zekatı vermeyi de takvânın şartlarından, dolayısıyla müttekilerin (Allahü teâlâdan korkup, yasaklarından sakınanların) vasıflarından saymıştır. Âyet-i kerimedeki "Namazı ikâme ederken dosdoğru kılarlar" kavl-i şerifinde, birkaç mana vardır. Bunlardan birisi şöyledir:
Namazı ikâme etmek demek, namazın hakkını vererek, tam ve mükemmel bir şekilde, ta'dil-i erkâna riâyet ederek kılmaktır. Ta'dil-i erkâna çok dikkat etmelidir. Yani, rükû'da ve secdelerde, kavmede (rükû'dan kalktıktan sonra ayakta durmak) ve celsede (iki secde arasında oturunca) tumaninet bulduktan yani her âzâ hareketsiz kaldıktan sonra biraz durmalıdır ki, Hanefilerin çoğu buna vâcib demiştir. İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Şafii ise, farz demiştir. Bazı Hanefi âlimleri de, sünnet demiştir. Müslümanların çoğu bunu yapmıyor. Böyle bir ameli meydana çıkarana, Allah yolunda harp edip, canını veren yüz şehid sevâbından daha çok sevâb verilir. Haram, mekrûh, farz, vâcib ve sünnetlerden birini öğretip, gereğini yaptıran da böyle sevap kazanır.
Yine "Namazı ikâme etmek, namazı dosdoğru kılmak" kavl-i şerifi; "vakitleri geldikçe, müttekiler beş vakit namazlarını kılarlar" manasına da gelmektedir. "Eğer kulumuza (Hazreti Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indirdiğimiz Kur'ân-ı kerimden şüphede iseniz, haydi siz de onun benzerinden (fesahat ve belagatta ona eş) bir sûre getirin ve Allahtan başka şâhidlerinizi (putlarınızı, şâir ve âlimlerinizi) de yardıma çağırın şayet (Bu beşer kelâmıdır) sözünüzde, sâdık kimseler iseniz." (Bekâra-23) Bu âyet-i kerime Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Peygamberliğinin doğruluğunun en büyük delilidir.

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek

İmândan Güzel Bir Nîmet Yoktur

Vehbi Tülek