İlmiyle amel eden âlimlerle oturmak, kalblerin imârı ve bedenlerin gıdasıdır. Allahü teâlâ, Nisa sûresinin 3. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurdu: “Allahü teâlânın emirlerine itaat ve yasaklarından kaçınmakta birbirinize yardım ediniz. Amma, küfür ve zulme veya masiyete (günaha) ve bid’ate yardım etmeyiniz.”
Asr sûresinin 3. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Birbirlerine hakkı (i’tikâd ve amelden inkârı caiz olmayan şeyleri) tavsiye edenler ve sabrı (farzların edasına, emirlerin yapılmasına devam etmeyi) tavsiye edenler, ziyanda değildirler” buyuruldu.
Sahih bir hadîs-i şerîfte; “Din nasihattir. İhlâslı olmaktır” buyuruldu. Eshâb-ı Kirâm; “Kime karşı yâ Resûlallah?” diye suâl edince; “Allaha, Kitabına, Resûlüne, Müslümanların imamlarına ve umûmuna” buyurdu.
Dînin lüzumlu şeylerinden biri nasihat olduğuna göre, nasihati terk eden kimsenin dînine zarar gelir. Nasihat ve vaaz, âlimlere de, âlim olmayanlara da şâmildir. Nitekim, Zâriyât sûresinin 55. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Tezkîr ve vaazı (va’z-ü nasihati) terk etmeyip devam eyle. Çünkü va’zü nasihat, mü’minlere fayda verir” buyuruldu. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Müminler birbirlerini destekleyen bir tek yapı gibidirler”, “Müminlerin misâli, biri diğerini yıkayan iki el misâlidir” buyurdu. Hadîs-i şerîfte, Allahü teâlânın kuldan yüz çevirmesinin alâmetinin, onun mâlâyanî ile meşgûliyeti olduğu belirtilmiştir. Bir kulun ömründen bir saati, lüzumsuz yerde, maksada uygun olmaksızın geçerse, o, buna uzun zaman nedamet duymalıdır. Yine Peygamber efendimiz; “Kimin yaşı kırkı geçer de, hayrı şerrine galip gelmezse, Cehenneme hazırlansın”, “Kişinin Müslümanlığının güzelliğine alâmet olan şeylerden biri, onun mâlâyanîyi (boş ve lüzumsuz şeyleri) terk etmesidir” buyurdu.