Nazillili Hakkı Efendi
Amellerin yedi mertebe üzerine olduğu, bunların, imanın etrafında koruyucu kaleler olduğuna dairdir:
İslamiyet, Allahü teâlânın katından olan kıymetli bir cevher, O'nun nezdinden olan büyük sırlardır. Allahü teâlâ onu, onunla şereflendirmek için mü'min erkek ve kadınların kalblerine koydu. Sonra, Allahü teâlâ bu iman cevherine, düşman zarar vermemesi ve ona bir zarar gelmemesi için, onun etrafına muhkem ve sağlam bir kale koydu. Bu kale, farzları eda etmektir. Sonra Allahü teâlâ ikinci olarak, bu birinci kalenin etrafına sur yaptı. Bu sur, haramları terk etmektir. Sonra bu ikincinin etrafına üçüncü bir sur yaptı. Bu, vacipleri eda etmektir. Üçüncünün etrafına dördüncü olarak bir sur yaptı. Bu da sünnetleri eda etmektir. Sonra bu dördüncü surun etrafına beşinci bir sur koydu. O da müstehabları eda etmektir. Sonra bunun etrafına altıncı olarak bir sur yaptı. Bu ise mendubları eda etmektir. Sonra bunun etrafına yedinci bir sur yaptı. Bu ise mekruhları terketmektir. Şeytan; mekruhlarda ısrar etmemizi, mendubları, müstehapları, sünnetleri ve vacipleri terketmeye aldırış etmemeyi, haramları işlemeyi, farzları yapmamayı, her ibadeti zamanında yapmamayı, ibadetleri yaparken eksik olarak yapmayı, tembellikle, gafletle, riya ve gösterişle yapmayı, ibâdetlerde huşû ve hudûu terketmeyi, ibadet ve taatları dünyevi düşüncelerle yapmayı vesvese ederek, insanları Allahü teâlânın rızasından uzaklaştırmaktadır. Şeytan ve onun yardımcıları ve hizmetçileri, ibadetleri terk ettirmek, günahları işlemek hususunda daima bizimle muharebe etmektedir. Biz de Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak hususunda onlarla muharebe etmekteyiz. Bu muharebe (nefisle mücadele), silahla yapılan muharebeden daha üstündür. Nitekim Resûl-i ekrem ( sallallahü aleyhi ve sellem); "En üstün cihâd, kişinin nefsi ve hevâsı ile olan cihaddır" buyurmuştur.