Necîbüddîn-i Şîrâzî

Necîbüddîn-i Şîrâzî
"Îmânın aslı, kendisi: Server-i âlem olan Muhammed aleyhisselâmın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve i'tikâd etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur. Resûlü tasdik etmiş olmaz. Veyâhud, Resûlü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zamân Peygambere i'timâd tam olmaz. İ'timâd tam olmayınca, imân olmaz. Çünkü, imân parçalanamaz. Akıl, Resûlün bildirdiklerini uygun bulursa, bu aklın kâmil, selim olduğu anlaşılır. İnanılması lâzım şey için, tecribi ilimlere danışıp, tecrübeye uygun ise, inanır, tecrübe ile isbât edemeyince, inanmaz veyâ şüpheye düşerse, o zamân, tecrübesine inanmış olup, Resûle inanmamış olur ki, böyle imân, kâmil değil, zâten imân olmaz. Çünkü, imân parçalanamaz. Az ve çok olmaz.
Her şeyi, Allahü teâlâ yarattı. Her şeyin sâhibi, mâliki Odur. Kullanmamız için izin verdiği şeyler, helâl olur. İzin vermediği şeye de, harâm denir. Meselâ, bir erkeğe, iki kız kardeşten birini nikâhla almayı helâl eyledi. İkincisini de almayı harâm etti. Harâm demek, sâhib ve hâlık olan Allahü teâlânın, bir şeyi kullanmaya izin vermemesi demektir. Helâl ise, o yasak düğümünü çözmek demektir. Bir şey, bir kimseye helâl, başka bir kimseye harâm olabilir.

GÜNAHTAN TEMİZLENMEDİKÇE!
Dünyâda harâm işleyen kimse, âhırette ondan mahrûm kalır. Burada helâl şeyleri kullananlar, orada, o şeylerin hakikatine kavuşur. Meselâ, bir erkek, dünyâda harâm olan ipeği giyerse, âhırette ipek giymekten mahrûm edilir. İpek ise, Cennet elbisesidir. O hâlde, bu günâhtan temizlenmedikçe, Cennete giremez demektir. Cennete girmeyen de Cehenneme girer. Çünkü, âhırette, bu ikisinden başka yer yoktur..."

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek

İmândan Güzel Bir Nîmet Yoktur

Vehbi Tülek

Günah Işlemek, Ölümü Unutmanın Alâmetidir

Vehbi Tülek