Nefis, Hep Kötülük Yapmak Ister
Vâridât-i ilâhiyyenin hepsi, âdet-i ilâhiyye içinde hâsıl olmakdadır. Yani, Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lâzımdır. Meselâ, buğday hâsıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydâna gelmektedir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara, iyilik, ikrâm olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için, bunlara, (Hârikulâde) olarak, yani âdetini bozarak, sebepsiz şeyler yaratıyor. [Her insanda nefis vardır. Nefis, Allahın düşmanıdır. Hep kötülük yapmak ister. İslâmiyete uymak istemez. İslâmiyete uyanların nefisleri temizlenir, düşmanlıkları kalmaz. Açlık çeken, sıkıntılı yaşayan kâfirlerin nefisleri ise zayıflar. Kötülük yapamaz. Bunun için, evliyâda ve papazlarda hârikulâde işler hâsıl olur.]
1- Peygamberlerden "aleyhimüsselâm", tam temiz oldukları için âdet-i ilâhiyye dışında ve kudret-i ilâhiyye içinde şeyler meydâna gelir. Buna (Mucize) denir. Peygamberlerin "salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma'in" mucize göstermesi lâzımdır.
2- Peygamberlerin "aleyhimüsselâm" ümmetlerinin evliyâsında, nefislerinin kötülükleri kalmadığı için âdet dışı meydâna gelen şeylere, (Kerâmet) denir. [(Mu'tezile) kerâmete inanmadı. İmâm-ül-haremeyn ve birçok âlimler "rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'in", kerâmetin câiz olduğunu isbât etmişlerdir.] Evliyânın kerâmet göstermesi lâzım değildir. Bunlar, kerâmet göstermek istemez. Allahü teâlâdan utanırlar.
3- Ümmet arasında, veli olmayanlardan meydâna gelen âdet dışı şeylere, (Firâset) denir.
4- Fâsıklardan, günâhı çok olanlardan zuhûr ederse (İstidrâc) denir ki, derece derece, kıymetini indirmek demektir.
5- Kâfirlerden zuhûr edenlere ise (Sihr), yani büyü denir.