Nûreddîn Şevnî
Evlâdıma, arkadaşlarıma ve cümle din kardeşlerime vasiyetim, kalblerini güzel ahlâkla donatmaları, belâlara, mihnet ve sıkıntılara, hastalık ve diğer musibetlere sabırla katlanmaları, metanetsizlik göstermemeleridir.
Kalblerini güzel ahlâkla bezesinler, donatsınlar. Yani ahlâk nûru ile yıkasınlar, Cennet ipekleri ile döşesinler, takvâ yorganı ile örtünsünler, helâl yastığı ile yaslansınlar, sabır sofrasını yaysınlar. Nitekim Resûlullah efendimiz; (Cümle ilmin başı sabır, yarısı imândır) buyurmuştur. İnsan, müptelâ olduğu belâya sabretmeli, tövbe ve istiğfarda bulunmalıdır. Musibete uğrayan kişi, uğradığı musibet yüzünden kahırlansa, yüzü değişip ağlasa bile, kimseye şikâyet etmeyip saçını sakalını yolmazsa, yine sabır sevâbına kavuşur.
Hazreti Ebû Bekr'in dişi tam bir sene boyunca bütün şiddeti ile ağrıdı. Sıkıntısını Allahü teâlânın hiçbir kuluna bildirmedi. Bir yıldan sonra Allahü teâlâ, Cebrâil (aleyhisselam) vasıtasıyla Muhammed aleyhisselâma bildirdi. Peygamber efendimiz, Hazreti Ebû Bekr'e; (Sen bir yıldır diş ağrısı çekermişsin. Şimdi Rabbim bana bildirdi. Niçin bana bildirmedin? Sana bir ilâç yapsa idik) buyurdu. Ebû Bekr (radıyallahü anh); "O'ndan gelen bir şeyi başkasına söylemeye utandım" dedi.
Musibete düçâr olunca, hâlini başkasına şikâyet etmeyip, kendisini bundan menedenlere, sevâbları, âhirette sayısız olarak verilir. Resûlullah efendimiz; (Bir kimsenin malına veya canına bir belâ isâbet etse, onu gizleyip kimseye şikâyet etmese, o kimseyi bağışlamak, Allahü teâlânın üzerine vâcib mertebesinde olur) buyurdu.
Sabır, her ibâdetin ve her günahtan kaçınmanın aslıdır. Hâsseten günâha başlamaktan alıkoyar. Evlâdım ve din kardeşlerim tevfiz eyleyip, bütün işlerini Allahü teâlâya ısmarlayalar. Herkesin işlerini gören, arzu ettikleri murâdlarına kavuşturan O'dur. Onlara bir şeyi veren de vermeyen de ancak O'dur. Allahü teâlâdan sonu belirli olmayan bir şey istendiği zaman; "Yâ Rabbi! Hayır ise müyesser et" demelidir. Zira hayrı olmayan bir şeyin yokluğu, varlığından hayırlıdır...