O Zâtı Duyunca Bu Hâle Geldin, Ya Görseydin!
"Hocam Ebû Bekr ile hacca gittiğimizde, kendisinden, zamânımızın kutbu olan büyük âlim ile beni buluşturmasını istedim. Bana; 'Burada otur!' dedi ve kendisi yürüyüp gitti. Bir saat kadar ortalarda görülmedi. Sonra geldi. Yanında o büyük zât vardı. Zemzem kuyusu ile Makâm-ı İbrâhim denilen yer arasında oturdular. Bir saat kadar kendi aralarında sohbet ettiler. Bu sırada bana öyle bir ağırlık çöktü ki, kendimi tutamıyordum. Öyle ki, başım dizime dayandı. O zât bana; 'Ey Osman! Bizi tanıdın ve bildin' buyurdu. Sonra Fâtiha ve Kureyş sûrelerini okuyup duâ ettiler. Daha sonra da oradan ayrılıp gittiler... Aradan biraz zaman geçince, hocam Ebû Bekr geri dönüp yanıma geldi. Bana; 'Başını kaldır!' buyurdu. Kaldıramadığımı söyledim. Bunun üzerine boynumu biraz oğdu ve Allahü teâlânın izni ile boynumu hareket ettirebilir hâle geldim. Bunun üzerine bana; 'Yâ Osman! O zâtı görmediğin, sâdece sesini duyduğun hâlde bu hâle geldin. Ya görseydin nasıl olurdun?' buyurdu."
İmâm-ı Münâvi hazretleri buyuruyor ki: "Bir hâceti olan kimse, Osman el-Hattâb hazretlerinin kabrini ziyâret edip, yedi defâ Fâtiha-i şerif ve on defâ salevât-ı şerife okursa ve bu zât hürmetine Allahü teâlâya duâ ederse, biiznillah o hâceti görülür, sıkıntısı gider."