Dört mezhebde de ödünç vermek müstehaptır. Belli bir zaman sonra alacağı satış parasının bir kısmını, vaktinden önce almak için, geri kalandan vazgeçmesi câiz değildir. Bir kısmını vaktinden önce alıp, geri kalanı, vaktinden sonra, başka vakte bırakması da câiz değildir. Vaktinden önce, bir kısmını aynen, gerisini de, başka şey olarak almak câiz değildir. Vakti gelince, bir kısmını alıp, geri kalanı, başka vakte bırakması veyâ vazgeçmesi câizdir. Peşin olan satış semeni için, yarısını şimdi (veyâ yarın) verirsen, gerisi bir sene sonra olsun demek câizdir.
Ödünç verirken bir menfaat şart koymak fâiz olur. Harâm olur. Şart koymadığı hâlde, öderken ayrıca bir şey fazla vermek câizdir. Falana olan borcuma kefîl ol dese, o da kabul edip ödese, kefîl borçluya, (Belli zamanda bana ödersin) diyebilir. Fakat, falana olan borcumu öde dese, o da kabul edip ödese, borçlunun bunu ona belli bir zamanda ödemesi câiz olmaz. Çünkü, borçlu için ödemiş, borçlu şimdi buna borçlu olmuştur. Borcun belli bir zamânda ödenmesi ise câiz değildir.
Alacaklısına, evini verip ücretsiz otur demek, fâsiddir. Ecr-i misl lâzım olur. Alacaklısına evini rehin verip, ücretsiz oturmasına izin verse, ücret lâzım olmaz. Alacaklıya rehni kirâya verirse, rehin fâsid olur. Alacaklının rehinden istifâde etmesi tahrîmen mekrûhtur. Bir kadın, oğlunu evinde, tamîr etmek şartı ile oturtsa, senelerce oturup, tamîr etmeden çıksa, anasına ecr-i misl ödemesi lâzım olur.
Ödünç verirken veyâ verdikten sonra, alacağının taksitler hâlinde ödenmesine râzı olmak câiz değildir. Taksit ile, uzun zamânda ödenmesini kabul eden alacaklı, bu sözünden vazgeçebilir. Hepsini birden peşin isteyebilir. Borçlu, elinde taksitle ödeyeceğini bildiren senet olduğu hâlde, gücü yeterse, hepsini birden ödemeye mecbûrdur. Borçlu bir kısmını inkâr ederse, mümkün olanı belli zamânda almak câiz olur. Mehr-i mu’accelin de te’cîli câiz değildir. Kadın veyâ vârisleri, hepsini hemen alır. Borçludan kefîl istemesi ve kefîlin belirli târihlerde taksitlerle ödemesi câizdir.