Ömer Baba

Bu benzetmeyi yapabilecek derin âlimlere (Müctehid) denir. Bu benzetmek işine, (İctihâd) denir. Bir müctehidin ictihâd ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin (Mezheb)i denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. İslâmiyyet bilgilerinde, siyâset, idârecilik ve zamânlarının fen bilgilerinde ve tasavvuf ma'rifetlerinde birer deryâ idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resûlullahın mübârek cemâlini görmekle ve kalblere işleyen, rûhları çeken sözlerini işitmekle, az zamânda edindiler. Her birinin mezhebi vardı. Mezhebleri az veyâ çok farklı idi. Tâbi'inin ve Tebe'i tâbi'inin arasında da müctehidler vardı.
DÖRDÜ KİTAPLARA GEÇTİ
Bu müctehidlerin ve Eshâb-ı kirâmın mezheblerinden yalnız dördü kitaplara geçip, dünyânın her yerine yayıldı. Diğerlerinin mezhebleri unutuldu. Bu dört mezhebin imânları, Eshâb-ı kirâmın "radıyallahü teâlâ anhüm ecma'in" ortak olan imânıdır. Bunun için, dördüne de (Ehl-i sünnet) denir. Îmânları arasında esasta ayrılık yoktur. Birbirlerini din kardeşi bilirler. Birbirlerini severler. Birbirlerine uymayan işlerini de, zarûret olunca, birbirlerini taklid ederek yaparlar. Allahü teâlâ, mezheblerin böyle ayrı olmalarını istemiştir. Bu ayrılığın, Allahü teâlâ tarafından Müslümânlara rahmet olduğunu, Peygamberimiz haber vermiştir...