“Ebû Bekr-i Nakkaş, ölüm döşeğinde iken yanında idim. Vefât etmeden önce üç defa yüksek sesle, Saffât sûresi altmışbirinci âyet-i kerîmesi olan, (Amel edenler, böyle nimete kavuşmak için amel etsinler) diyerek, rûhunu teslim etti.”
Ebû Bekr-i Nakkâş’ın bildirdiği bir hadîs-i şerîf şöyledir:
Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anh) şöyle anlattı: Ben Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûrunda bulunuyordum. Resûlullahın mübârek kucağının sol tarafında Mısırlı mübârek zevcesi Mâriye’den olan oğlu İbrâhîm, sağ tarafında ise, torunu Hazreti Hüseyin (radıyallahü anh) var idi. Bir kere birini, bir kere diğerini seviyordu. Bu sırada Cebrâil (aleyhisselâm) teşrîf edip, vahiy getirdi. Sonra oradan ayrıldı. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz “Bana Cebrâil (aleyhisselâm) geldi. “Yâ Muhammed! Rabbin sana selâm ediyor. Senin için oğlun İbrâhîm ile, torunun Hüseyin (radıyallahü anh) cem (ikisi beraber) olmayacak, ikisinden birini, diğerine karşılık feda et (ikisinden birisini tercih et) diye buyuruyor” dedi. Sonra Resûlullah efendimiz oğlu İbrâhîm’e bakıp ağladılar. Hazreti Hüseyin’e (radıyallahü anh) bakıp, yine ağladılar. Sonra “İbrâhim öldüğü zaman ona benden başka üzülen olmaz. Hüseyin’in annesi Fâtıma, (radıyallahü anhüma) babası amcamın oğlu Ali’dir (radıyallahü anh). O ölürse, kızım Fâtıma ve amcamın oğlu üzülecekler. Onlar üzüleceğine ben üzülürüm. Ey Cebrâil! İbrâhim'i feda ettim” buyurdu. Üç gün sonra Resûlullah efendimizin oğlu İbrâhîm’in rûhu alındı. Resûlullah efendimiz, Hazreti Hüseyin’i (radıyallahü anh), kendisine doğru gelirken görünce, onu öptü, bağrına bastı...