Alâeddin Esved hazretleri Orhan Gâzi'nin bu arzusunu kabûl ettikten sonra talebelerine baktı.Herbirinin; "Ne olur beni gönderme!" diye yalvarır bir hâli vardı. Çünkü onlar, sultanlarayakın olan ulemâyı dünyâya düşkün addediyorlar, sultanların, kötülüklerine, ulemânınilimlerini âlet etmelerinden korkuyorlardı. Ancak, Sultan Orhan öyle bir kimse değildi.Yanına ulemâyı, emretmek için değil, Allahü teâlânın emirlerini onun ağzından dinlemekiçin, kendisini Allahü teâlânın yasaklarına meyletmekten sakındırması için istiyordu.Kendisine kul değil, başına sultan arıyordu. Devlet sultansız, sultan ulemâsız olmuyordu.Devletin bekâsı için sultana, sultanın yanlış yola sapmaması için ulemâya ihtiyaç vardı.Alâeddin Esved diye anılan Kara Hoca'nın talebelerinden birinin bu işi yapması lâzımdı. İşbaşa düşmüştü. Kara Hoca, en gözde talebesi Çandarlı Kara Halil'i Sultan Orhan Gâzi'yeverdi. Kara Halil de, "Memur, mâzûrdur" hükmünce, hocasının emrine uyup Orhan Gâzi ilebirlikte gitti. Seferde ve hazerde, Sultana müşâvirlik, anlaşmazlıklarda hâkimlik yaptı. Yanlışyola sapanları terbiye edip, din-i İslâmın emir ve yasaklarının, Devlet-i âliyye-i Osmâniyeiçerisinde sünnet-i şerife uygun şekilde tatbikine gayret eyledi.