Pîr Ahmed Erzincânî

Bir dilek için adak edilen bir ibâdet, o dileği hâsıl etmez. Bu ibâdet, o dileğin hâsıl olması için yapılmaz. Allahü teâlâ, o ibâdetten dolayı veyâ sevdiği bir kuluna yapılan bir iyilikten dolayı, merhamet ederek, o dileği kabûl ve ihsân etmektedir.
İslâm inancına göre, rûhta, bedenden ayrıldıkdan sonra, yeni bir anlayış, dirilerin hâllerini ve bilhâssa dünyâda iken tanımış oldukları kimselerin hâllerini anlamak kuvveti hâsıl olmaktadır. Bundan dolayı velilerin kabirlerini ziyâret etmek ve onların mübârek rûhlarından istigâse etmek, ya'ni yardım dilemek ile, iyiliklere kavuşulmakta ve zarârlardan kurtulmak nasib olmaktadır.
RÛH BEDENDEN AYRILINCA
İnsanın rûhu, bedenden ayrılıp, dünyâ ilgisinden kurtulunca, melekler âlemine, kudsi makâmlara gider. O âleme mahsûs kuvvetler kendinde hâsıl olur. Birçok şeyler yapabilirler. İnsan hocasını rü'yâda görüp, bilmediklerini sorup öğreniyor. Rûhu olgun, nefsi pâk ve te'siri kuvvetli bir velinin kabri yanına gidip, bir zamân durulur ve o topraktaki veli düşünülür ise, rûhu o toprağa bağlanır. Meyyitin rûhu da, bu toprağa bağlı olduğu için gelen insanın rûhu ile velinin rûhu buluşmuş olurlar. Bu iki rûh, karşılıklı iki ayna gibi olur. Her birinde olan me'ârif, kemâlât, ötekine aks eder, yansır. İkisi de çok fâidelenir. Meşâyıhın kabirlerini ziyâret edene, onları anladığı ve bağlandığı miktârca fâide hâsıl olur. Onların kabirlerinden, çok fâide alınır...