Abdurrahmân bin Haris Sülemî (radıyallahü anh) anlatır: Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydık. Abdest almak için su istediler. Kapta su gelince, eliyle kaptan su alarak abdest aldı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) işini bitirince kabı alıp içindeki suyu içtik. Resûlullah efendimiz bunu görünce “Niçin böyle yapıyorsunuz?” diye sorduğunda, “Allah ve Resûlünün sevgisi için” diye cevap verdik. Resûlullah efendimiz, “Allah ve Resûlünün sizden râzı olmasını istiyorsanız, size verilen emânetleri hakkıyla muhafaza edin. Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Komşularınıza iyi muâmele edin” buyurdu.
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) anlatır: Uhud savaşında “Muhammed öldü” şayiası Medine’ye ulaşınca, Ensârdan (radıyallahü anhüm) ihrâmlı bir kadın Uhud’da savaş meydanına geldi. Babası, kocası, kardeşi ve evladının cesediyle karşılaştı. “Kim bunlar?” diye sorunca “Baban, kardeşin, kocan ve çocuğun” dediler. Kadın “Bana Resûlullah efendimizi gösterin” dedi. Resûlullah efendimizin yerini öğrenince, koşup yanlarına vardı. Elbisesinin ucundan tutarak “Anam-babam sana feda olsun yâ Resûlallah, sen sağ olduktan sonra, gerisi ne olursa olsun. Benim için hiç mühim değil” dedi.
Muâz bin Cebel (radıyallahü anh) anlatır: Resûlullah efendimize gittim. Namaz kılıyordu. Sabaha kadar ayakta durdu, secdeye gitti. Orada rûhunun kabzedildiğini zannettim. Daha sonra bana “Niçin böyle yaptım, biliyor musunuz?” buyurdu. “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedim. Üç veya dört defa aynı soruyu tekrarladı ve şöyle buyurdu: “Ben, Allah’ın farz kıldığı namazı kıldım. Sonunda Rabbimin elçisi gelerek (Ümmetin için ne yapayım?) dedi. (Rabbim daha iyi bilir) deyince, aynı soruyu üç veya dört defa tekrarlayarak (Ümmetin için ne yapayım?) dedi. Ben yine (Rabbim daha iyi bilir) dedim. Bunun üzerine (Ümmetinden dolayı seni hiç üzmeyeceğim) buyurunca, ben de hemen Rabbime secde ettim. Rabbim, şükredenlere karşılığını verir ve onları sever” buyurdu.