Rabbimiz, Bizden Azâbı Kaldır
Ebû Muhammed bin İdris anlatır: "Ebü'l-Mekârim hazretleri bir gün sevdiklerine Cehennem'i ve orada yapılacak azâbı anlatıyordu. Herkes korkmaya ve ağlamaya başladı. Lâkin orada yabancı birisi vardı. O bu anlatılanlardan hiç etkilenmedi ve kendi kendine; 'Bu korkutmaktır. Yoksa gerçekten kimseyi yakacak bir ateş değildir' diye mırıldandı. Mekârim hazretleri onun bu inkârını anlayıp ona Kur'ân-ı kerimdeki meâlen; (Yemin olsun ki, onlara Rabbinin azâbından bir nefha esinti dokunsa, elbette derler ki: Vay hâlimize biz hakikaten zâlimlerden olmuşuz.) [Enbiyâ sûresi: 46] âyet-i kerimesini okudular ve sükût ettiler. Onların susmasıyla oradakilerin hepsi sustu. Bu sırada inkârcının renginin solduğu ve titremeye başladığı görüldü. Sonra da; 'İmdâd, imdât!' diye bağırmaya başladı. Bu sırada adamın burnundan etrâfa fenâ kokulu bir duman çıktı. Mekârim hazretleri tekrar Kur'ân-ı kerimde meâlen; (Rabbimiz bizden azâbı kaldır. Şüphe yok ki biz müminleriz) [Duhân sûresi: 12] âyet-i kerimesini okudu. Bunun üzerine adam sükûnete kavuştu. Korku ve endişesi kalmadı. Sonra ayağa kalkıp Mekârim hazretlerinin ayaklarına kapandı. Îmân etti. Biraz önce karşılaştığı durumunu anlattı ve; 'Ben anlatılanları inkâr edince, içimde ateşten bir kıvılcımın kalbime doğru hızla yaklaştığını hissettim. İçim dumanla dolmuştu. Boğulacak gibi oldum. O sırada; (İşte yalanladığınız ateştir. Bu bir sihir mi? Yoksa siz görmüyor musunuz) meâlindeki (Tûr sûresi: 14) kelâmı işittim. İşin hakikatını anladım. Ebü'l-Mekârim hazretlerinin sözleriyle kalbim açıldı ve şimdi imân etmekle şereflendim' dedi."
Ebü'l-Hasan Cesûki hazretleri anlatır: "Bir zaman Ebü'l-Mekârim hazretlerinin yanındaydım. Allahü teâlâya olan sevgi ve muhabbetten konuştular. Bir ara; 'Kalbi, Allahü teâlânın aşkıyla yanan âşıkların nûru gizlense, her yer karanlık olur' buyurdu. Birden mesciddeki bütün kandiller sönüverdi. Herkes karanlıkta kaldı. Mekârim hazretleri bir müddet sessizce beklediler. Sonra; 'Âşıkların nûru ortaya çıkınca, bütün kandiller pırıl pırıl yanar' buyurdu. Birden kandiller yanıverdi. Mescidin içi ışıkla dolmuştu."