Rabbinin Ismini Hürmetle Ve Ondan Korkarak An
"Otuzüç yaşında idim. Senelerce çalışıp öğrendiğim bilgileri ve güzel ahlâkı, insanlara öğretmek için çırpınıyordum. Tek kişi olsun, benden Allahü teâlâya kavuşturan yolu talep etmiyordu. Gelenler, ancak şu sözleri söylemek için geliyorlardı: 'Efendim bana zulmetti', 'Hanımım beni üzüyor', 'Hizmetçim kaçtı', 'Komşum bana eziyet ediyor', 'Ortağım bana ihanet etti...' Ben de bu sözler karşısında onlarla uğraşmak istemedim. Yalnızlığı seçtim. Bunun, benim için daha hayırlı olduğunu anladım. Ne kimse beni anladı. Ne de ben kimseyi tanıyabildim..."
Çok zaman Ebüssü'ûd Cârihi'yi hâl kaplar, kendinden geçerdi. Bir gün vâli ona, bir sepet içinde muz ve nar getirdi. Fakat o kabul etmedi. Bunun üzerine vâli; "Bunu Allahü teâlânın rızâsı için getirdim" dedi. Cârihi de; "Niyyetin öyle ise, onu fakirlere vermen daha iyidir" buyurdu. Vâli, o muz ve nar sepetini alıp geri döndü. Evine gitti. Cârihi, vâli gittikten sonra, biri âmâ, iki fakiri ona gönderip; "Muz ve nardan Allahü teâlânın rızâsı için bize veriniz" demelerini söyledi. O iki fakir de vâliye gidip, muz ve nar istediler. Fakat vâli onları kovdu. Hiçbir şey vermedi. Fakirler geri geldiler ve durumu Cârihi'ye söylediler. Bunun üzerine Cârihi, birini vâliye gönderip, şöyle söylemesini tenbih etti: 'Sen, muzun ve narın Allah için olduğunu söylerken yalan söyledin ve sen, Allah için bize bir şey ver diyenleri de kovdun. Bundan sonra sakın bizim dergâhımıza gelme.' Sonradan o vâlinin bedeninde bir hastalık meydana geldi ve çok geçmeden de öldü...
Ebüssü'ûd Cârihi, vefâtından önce bir talebesine şu tavsiyeyi yaptı: "Müridin olmasın. Şeyhlik yoluna tevessül etme. İmkân nisbetinde insanlardan uzak dur. Çünkü bu zaman kaçmak zamanıdır."
Münâvi onun hakkında şöyle dedi:
"Cârihi'nin gece karanlığında yazdığı yazılar ile gündüz yazdıkları arasında hiç fark yoktu."
Cârihi hazretleri buyurdu ki: "Rabbinin ismini hürmetle ve ondan korkarak an."