Resulullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) veya evliya zatlarla, Allahü teâlâya tevessül etmek, yani bunların hürmeti için, dilekte bulunmak caizdir. Tevessül etmek, şefaatini istemek demektir. Ehl-i sünnet âlimleri, bunun caiz olduğunu bildirdi. Resulullah efendimizin vefâtından sonra da tevessül edilir. Ebû Umâme bin Sehl bin Hanîf şöyle anlatır:
İhtiyâç içerisinde olan birisi amcam Osman bin Hanîf ile karşılaşınca, amcama ihtiyâcı olduğunu söyledi. Amcam ona; “Git güzelce bir abdest al, sonra mescide gel. Orada iki rek’at namaz kıl. Sonra; (Allahümme innî es’elüke ve eteveccehû ileyke bi-nebiyyinâ Muhammedin nebiyyirrahmeti yâ Muhammed! innî eteveccehû ileyke ilâ Rabbike feyakdî haceti) de ve hacetini söyle. Ben senin yanına gelirim” dedi. O zât gitti ve amcamın dediği gibi yaptı. Sonra Osman bin Affân’ın (radıyallahü anh) evine gitti. Hizmetçisi kapıyı açtı ve onu Osman bin Affân’ın huzûruna aldı. Osman bin Affân o zâta; “Ne ihtiyâcın var?” dedi. O zât da ihtiyâcını anlattı. Osman bin Affân da o zâtın bütün ihtiyâçlarını giderdi. Ve ona; “Niçin bu zamana kadar, ihtiyâcın olduğunu söylemedin? Bir daha ne ihtiyâcın varsa söyle” dedi...
Daha sonra o zât, Osman bin Affân’ın yanından ayrıldı. Yolda amcama rastladı. Ona; “Allahü teâlâ seni hayırla mükâfatlandırsın. Sen ona söyleyinceye kadar, o benim ihtiyâcımı gidermedi” deyince, amcam; “Vallahi ona bir şey söylemedim. Fakat, Resûlullah efendimizin huzûrunda bulunuyordum. O sırada Resûlullaha bir âmâ geldi ve gözünün görmediğini arz etti. Resûlullah, ona sabretmesini bildirdi. O âmâ; “Yâ Resûlallah! Hiçbir faydam yok. Bu durum bana ağır geldi” dedi. Resûlullah ona, gidip güzelce abdest almasını, sonra iki rek’at namaz kılıp, öğrettiği duâ ile duâ yapmasını emretti. O zât, Resûlullahın emrettiği gibi yaptı. Daha biz oradan ayrılmadan kısa bir süre sonra, o zât yanımıza geldi. Onda, daha önce hiç âmâlık yokmuş gibi olduğunu gördük.