Sâdık Ali Efendi
Cenâb-ı Hak, Mü'minûn sûresinde, meâl-i şerifi, (Verdiğimiz rızıklardan, sadaka verirler) olan âyet-i kerime ile mü'minleri medh ediyor. Birçok tefsirlerde diyor ki: Âyet-i kerimede, (rızıklardan) kelimesi, (rızıkların ba'zısını, bir kısmını) demek olup, (sadaka verirken, harâm olan isrâftan sakının!) demektir. Bütün âlimlere göre, buradaki sadaka, malı hayra, İslâmiyyetin gösterdiği yola sarf etmektir. En'âm sûresi, yüzkırkbirinci âyetinde meâlen, (Ekini hasâd etdiğiniz zamân, fakirlerin haklarını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ, isrâf edenleri elbette sevmez) buyuruldu. Bu da, (Sadaka verirken isrâf etmeyin) demektir. Çünkü, Sâbit bin Kays "radıyallahü anh" bir günde beşyüz ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmayınca, bu âyet-i kerime inmişti. Ya'ni, (Hepsini vermeyiniz!) buyuruldu.Abdürrezzâk, Abdülmelik ibni Cüreycden haber veriyor ki: Mu'âz bin Cebel'in "radıyallahü anh" bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Hemen (Fakat, isrâf etmeyin) âyet-i kerimesi geldi.
İsrâ sûresi, yirmidokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey Habibim! Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!) buyuruldu. Câbir ve Abdüllah ibni Mes'ûd "radıyallahü anhümâ" buyuruyorlar ki:
"GÖMLEĞİNİ BANA VER!"
(Bir çocuk, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimize gelip, ba'zı lüzûmlu şeyleri saydı ve annem beni sana gönderip bunları istedi, dedi. "Bugün bende bunların hiçbiri yok" buyuruldukda, "gömleğini bana ver" dedi. Hemen, mübârek arkasından gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve evinde gömleksiz kaldı... Bilâl-i Habeşi ezân okuyunca, cemâ'at her zamân olduğu gibi, Resûlullahı beklediler. Gelmeyince merâk ettiler. Birkaçı evine bakıp, gömleksiz olduğundan gelemediğini anladı. O zamân, bu âyet-i kerime geldi.)