Sadâkat Denilince... Emîr Hüsrev Dehlevî
Yıldırım çarpmış gibi oldu!Emir Hüsrev Dehlevi, her gece yatsı namazından sonra hocasının odasına girer, orada husûsi sohbette bulunurdu. Talebe arkadaşlarından birinin bir arzusu olursa; arz ederdi.
Hazret-i Hâce Nizâmüddin-i Evliyâ, cennet yolcusu olduğu zaman, Emir Hüsrev orada yoktu. Tuğluk Şâh ile Luknov taraflarına gitmişti. O yolculuktan dönüp acı haberi öğrenince, şaşkına döndü. Üzerine yıldırım düşmüş gibi oldu. Yanıyor, yanıyordu. Ayakta duramıyordu.
"Sübhânallah! Güneş batmış. Hüsrev hayatta!" diye haykırdı. Mal mülk nâmına nesi varsa, sevâbı hocasının rûhuna olmak üzere hepsini fakirlere sadaka olarak verdi. Çok ağlıyordu. Bir defâsında;
"Hocamdan sonra çok yaşamam"
"Ben kendim için ağlıyorum. Hocamdan sonra çok yaşayamam" dedi. Hâce hazretleri, 1325 (H.725) senesi Rebiulâhir ayının 18. günü vefât etmişti. Emir Hüsrev de, altı ay sonra 1325 (H.725) senesi Şevval ayının 18. günü vefât edip sevdiklerine kavuştu. Çok derin bir aşkla sevdiği hocasının ayak ucu tarafına defnedildi.
Hâce Nizâmüddin bir gün, Emir Hüsrev'e; "Bana duâ et! Seni benim yan tarafıma defnederler" buyurdu. Bu söz, daha sonra bir çok defâ kendisine hatırlatılmış, o da; "İnşâallah öyle olacaktır" demiş ve hikmet-i Hüda aynen gerçekleşmiştir.