Sakız Adası zaferinden sonraydı. Muhammed Nasûhi Efendi borçlarını ödemekle meşgûl olduğu sırada Mezomorto Hüseyin Paşa konağına dâvet etti. Nasûhi Efendi, Paşanın konağına varınca, Paşa saygıyla ayağa kalkıp kendisine ikrâmda bulundu. Muhammed Nasûhi Efendi, Paşanın bu hareketine hayret etti. Kendi kendine; "Bu ne haldir? Bakalım sonu ne olacak." dedi. Çünkü Mezomorto HüseyinPaşa, Nasûhi hazretlerine daha önce yakınlık göstermezdi. Bugünlerde ilgilenmesi onun dikkatini çekti. Hüseyin Paşa, Nasûhi hazretlerine hitâben; "Efendi hazretleri! Bize niçin yabancı gibi bakıyorsun. Sakız önündeki muhârebede bize zaferi müjdeleyen siz değil miydiniz?" dedi. Çünkü Sakız muhârebesi sırasında Nasûhi Efendi, MezomortoHüseyin Paşanın bulunduğu kalyona kerâmet olarak gelmiş, zaferi müjdeledikten sonra kaybolmuştu. Sakız muhârebesi sırasında bu müjdeyi veren kimsenin Nasûhi hazretleri olduğunu bilen Hüseyin Paşa, o gece, onu konağında misâfir edip izzet ve ikrâmlarda bulundu. Ertesi sabah dergâh inşâası sebebiyle olan bütün borçlarını ödediği gibi, dergâhının çeşitli ihtiyaçlarını da temin etti. Böylece Nasûhi Efendinin kimseye borcu kalmadı.Tamâmen Nasûhi Efendinin mülkü olan dergâhta, Cumâ namazı kılınmaya başladı. 1704 (H.1116) senesinde Veziriâzam Dâmâd Hasan Paşa bu dergâha imâm, hatib, müezzin, kayyım tâyin ettirdi. Diğer ihtiyaçları için de günlük yüz elli akçe tahsisat ayırttı. AyrıcaHadice Sultan ve Vâlide Atik Sultan vakıflarından bu dergâhın ihtiyaçları için gelir tahsis edildi. Dergâhta bulunan dervişlerin her türlü ihtiyaçları temin edildiği gibi, dergâha her gün gelen misâfirler ağırlandı.