Salih Bir Babanın Kabul Olan Duâsı
Yün eğirip satardı...Yün eğirip dükkanında satan bu sâlih zât, vefâtının yaklaştığını anlayınca, oğlu Muhammed ve Ahmed'i hayır sâhibi ve zamânın sâlihlerinden bir arkadaşına bıraktı. Bir miktâr mal vererek ona şöyle vasiyet etti:
"Kendim, âlim olamadım. Maksadım, benim kaçırdığım kemâl mertebelerinin, bu oğullarımda hâsıl olması için yardımcı olmanızdır. Bıraktığım bütün para ve erzâkı, onların tahsiline sarf edersin!.."
Bu sözleri söyledikten biraz sonra vefat etti. Arkadaşı vasiyeti aynen yerine getirdi. Babalarının bıraktığı para ve mal bitinceye kadar, yetişip olgunlaşmaları için çalıştı. Sonra onlara; "Babanızın, sizin için bıraktığı para bitti. Ben fakirim, size yardım edemeyeceğim. Sizin için en iyi çâreyi diğer ilim talebeleri gibi medreseye devâm etmenizde görüyorum" dedi.
Bunun üzerine iki kardeş bu doğru söze uyup, medreseye gittiler ve yüksek âlimlerden olmak saâdetine kavuştular. Bilhassa Muhammed Gazâli, ilimde o kadar ilerledi ki, zamanının bir tanesi oldu. "Hüccet'ül İslam" diye anılmaya başlandı.
Büyük bir ilim ve edebiyât hâmisi olan Selçuklu veziri üstün devlet adamı Nizâmülmülk'ün dâveti üzerine Bağdat'a gitti...
Bid'at ehlini perişan etti!
Zamânın âlimleri, onun ilminin derinliğine ve meseleleri izâh etmekteki üstün kâbiliyetine hayran kaldıklarını itirâf ettiler. Ortaya çıkan sapık fırkaların mensupları, onun yüksek ilmi ve en zor, en ince mevzuları en açık bir şekilde anlatması, hitâbet ve izâh etme kâbiliyetinin yüksekliği, zekâsının parlaklığı karşısında perişân oluyorlardı.
Nizâmülmülk, şimdiki tâbirle, onu Nizâmiye Üniversitesi Rektörlüğüne tâyin etti. İmâm-ı Gazâli hazretleri, bir müddet sonra buradaki görevini kardeşi Ahmed Gazâli'ye bırakarak Bağdat'tan ayrıldı. Çeşitli ilmi çalışmalar ve seyâhatler yaptı. Şam'da kaldığı iki yıl içinde en kıymetli eseri "İhyâ-ul-ulûm'u" yazdı. Daha nice eserler verdi. İşte bu şaheserler, ihlaslı bir babanın duası neticesinde meydana gelmiştir...