Sen, Kendini Övdüğün Gibisin Allahım
Hazreti Ali (radıyallahü anh) anlatır: Çok hastaydım. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna geldim. Beni kendi yerine oturttu. Dua ederek ayağa kalktı. Elbisesinin bir tarafını üzerime attı. Sonra da, "İbn-i Ebi Tâlib! Bir şeyin yok, iyi oldun, kendim için istediğim her şeyi, senin için de istedim. Allah her istediğimi verdi. Ancak, bana, senden sonra Peygamber gelmeyecek dendi" buyurdu. Kalktığımda kendimi o kadar iyi hissettim ki, sanki biraz önce hasta olan ben değildim.
Yine Hazreti Ali rivayet etti: Resûlullah efendimiz yatağında şöyle dua ederdi: "Allahım, ben, idaren dışına çıkamayan bütün hayvanların şerrinden, senin kerim olan cemaline, hükmüne ve ilmine sığınırım. Allahım, günahkârı da, borçluyu da sen meydana çıkarırsın. Allahım, sen ordunu hezimete uğratmazsın. Vaadinden dönmezsin. Senin kuvvetinin yerini hiçbir kuvvet tutamaz. Seni tesbih ederim, Allahım, sana hamd ederim."
Yine Hazreti Ali rivayet etti: Bir gece Resûlullah efendimizin yanında kaldım. Namazı bitirip, yatağa girdiğinde şöyle dua ettiğini duydum: "Allahım, senin cezalarından, senin affına sığınırım. Allahım, ne kadar uğraşsam seni övmeye gücüm yetmez. Sen, kendini övdüğün gibisin."
Ebû Sa'id (radıyallahü anh) anlatır: Çoluk-çocuk açlıktan muzdarip olduk. Resûlullah efendimize gidip bir şeyler istemeye karar verdim. Huzurlarına varınca ilk olarak şu mübarek sözlerini duydum:
"Kimin gözü tok olursa, Allah onu zengin kılar. Kim iffetli olursa, Allahü teâlâ onun mükafatını verir. Kim de bizden bir şey isterse, eğer bulabilirsek hiç esirgemeyiz."
Bunları duyunca, hiçbir şey istemeden huzurundan ayrıldım. Çok geçmeden durumumuz düzeldi. Ümmü Seleme (radıyallahü anha) anlatır. Sahabeden bir zât, Resûlullah efendimizin evinin yanında hapşırıp "Elhamdülillah" deyince, Resûlullah efendimiz ona "Yerhamükellah" buyurdular. Sonra bir başkası daha hapşırıp, "Âlemlerin Rabbi olan Allaha bol bol hamd ve şükür olsun" deyince de, Resûlullah efendimiz "Bu, ötekinden ondokuz misli fazla sevap aldı" buyurdu.