Hicret sırasında Resûlullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” yolda iken, Büreyde-i Eslemî “radıyallahü anh”, kabîlesinden yetmiş kişiyle Resûlullah efendimizin önüne çıkdı. Resûlullah onu görünce, adı ile çağırdı ve (Berâde emrünâ) yani işimiz soğudu [rahatladık] anlamına gelen ismine işâret etti. Selâmete ermek anlamına gelen Eslem kabîlesinden olduğunu öğrenince de (Sellimnâ) yanî selâmet bulduk buyurdu.
Büreyde-i Eslemî “radıyallahü anh”, Resûlullah efendimize siz kimsiniz diye sorunca, ben Muhammed bin Abdullah’ım ve Allahü teâlânın Resûlüyüm, buyurdu. Bunun üzerine Büreyde-i Eslemî hemen, “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve enneke abdühü ve resûlühü” diyerek Müslümân oldu.
Yanındaki yetmiş kişi de îmân etmekle şereflendiler. Resûlullah efendimiz ile berâber yola devâm ettiler. Medîne’ye bir menzil mesâfede bir yerde gecelediler. Sabâhleyin, Büreyde-i Eslemî “Yâ Resûlallah! Medîne’ye bayraksız girmemiz olmaz” diyerek, sarığını çıkarıp bir mızrağın ucuna bağladı. Resûlullah efendimizin önünde tutarak yürüdü. Böylece Medîne’ye girdiler. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ey Büreyde! Benden sonra, Horasân şehirlerinden Zülkarneyn’in kurduğu Merv şehrine gideceksin. Vefâtın da orada olacaktır. Kıyâmet gününde şark ehlinin önderi olacaksın.”