Şerefüddîn Yahyâ Acîsî

Peygamber efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" zamanında Alkame adında bir genç vardı. Hep tâat üzere olup, yaz-kış oruç tutar, geceleri sabaha kadar ibâdet ederdi... Bir gün hasta yatağında fenâlık geçirdi. Dili tutuldu. Resûlullaha haber verdiler. Hazreti Ali ve Ammâr bin Yâser'i "radıyallahü anhüma" Alkame'ye gönderdi. Kelime-i şehâdeti söyletmek için çalıştılar ise de, dili dönmedi. Hazreti Ali efendimiz, Hazreti Bilâl-i Habeşi'yi Resûlullah efendimize gönderdi. Durumu bildirdi. Resûlullah efendimiz "Alkame'nin anası, babası var mı?" buyurdu. Orada bulunanlar "Yaşlı bir annesi var" dediler. "Annesini buraya getirin" buyurdu. Annesini getirdiler.
Ona, Resûl-i ekrem;
Ona, Resûl-i ekrem;
"Alkame'ye ne oldu, anlat! Seninle geçinmesi nasıldır?" buyurdu.
Annesi şöyle anlattı:
Annesi şöyle anlattı:
"Yâ Resûlallah! Alkame çok iyidir. Zâhiddir. Ama, ben ondan râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızâsını, benim rızâmdan önde tutmaktadır."
Resûlullah efendimiz;
"Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helâl et de, dili açılsın" buyurdu.
Annesi;
Annesi;
"Yâ Resûlallah! O, benim hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem" dedi.
Bunun üzerine Resûl-i ekrem;
Bunun üzerine Resûl-i ekrem;
"Ey Bilâl! Eshâbımı topla. Etrâftan odun toplasınlar, Alkame'yi yakacağız. Çünkü annesi ondan râzı değildir" buyurdu.
Annesi;
Annesi;
"Yâ Resûlallah! Benim oğlumu, benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir?"
Server-i âlem;
Server-i âlem;
"Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı olmadıkça, onun hiçbir itaati makbûl değildir" buyurdu.
O zaman Alkame'nin annesi;
O zaman Alkame'nin annesi;
"Yâ Resûlallah! Ben ondan râzı oldum. Hakkımı ona helâl ettim" dedi ve eve gitti. Eve vardığında Alkame'nin sesini duydu. Kelime-i şehâdet söylüyordu. Dili açılmıştı. Aynı gün vefât etti. Cenâze namazını Resûl-i ekrem kıldırdı.
Defin işleri bittikten sonra, Server-i âlem, Eshâb-ı kirâma dönerek;
Defin işleri bittikten sonra, Server-i âlem, Eshâb-ı kirâma dönerek;
"Ey Eshâbım, ey Muhacir ve ey Ensâr! Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü teâlâ ve melekler lânet ederler. Onun farz ve nafile ibâdetleri kabûl edilmez" buyurdu."