“silsile-i Aliyye”den Kâsım Bin Muhammed
Küçük yaşta yetim kaldı...Kâsım bin Muhammed, Hazret-i Osman'ın hilâfeti zamânında 640 (H.19) senesinde doğdu. Başka târihlerde doğduğunu bildiren rivâyetler de vardır. Babası Mısır'da şehid edilip küçük yaşta yetim kalınca, halası ve Peygamberimizin mübârek hanımı hazret-i Âişe'nin yanında büyüdü.
Kâsım bin Muhammed, hadis ve fıkıh ilminde zamanının en yükseğiydi. İlimde ve takvâda eşine rastlanamıyacak bir yüksekliğe erişmişti. Çok hadis-i şerif nakletti. İlmi herkes tarafından takdir edilirdi. Ömer bin Abdülaziz'in; "Eğer birini yerime halife seçmem icâb etseydi, Kâsım'ı seçerdim" dediği rivâyet edilmiştir. Ömer bin Abdülaziz, halifeliği zamanında Kâsım bin Muhammed'i, halası hazret-i Âişe'ye âit ne kadar hadis-i şerif ve başka rivâyetler biliyorsa, onların hepsini toplamakla görevlendirmiştir.
O, fıkıh ilminde de yüksek bir âlimdi. Medine'de yetişen ve kendilerine "fukahâ-i seb'a" adı verilen yedi büyük âlimden birisiydi. Dini meselelerde fetvâ vermenin mesûliyetini en iyi şekilde idrak edenlerdendi.
"Bizim için ölçü onlardır..."
Kasım bin Muhammed, Mekke ile Medine arasında Kudeyd denilen yerde 725 (H.106) senesinde vefât etti. Vefâtından önce gözlerini kaybetti. Öleceğini anlayınca oğluna; "Beni üzerimde bulunanlarla kefenleyin" dedi. O sırada üzerinde gömlek, peştamal ve cübbe vardı. Oğlu; "Babacığım bunu iki katına çıkarsak olmaz mı?" diye sorduğunda, "Dedem Ebû Bekr de böyle üç parça bir kefene sarılmıştı. Bizim için ölçü onlardır. Bu kadarı kâfi, sonra dirilerin yeni giyeceklere ölülerden daha çok ihtiyacı var" buyurdu. Daha sonra da; "Bizden önce yaşayan büyüklerimiz, başa gelen musibetleri güzellikle karşılamayı, kendilerine verilen nimetleri de tezellül, alçak gönüllülük ederek karşılamayı severlerdi" buyurdu...