Kur'ân-ı kerimdeki âyet-i kerimeler ve Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis-i şerifleri de, Allahü teâlânın kemâl sıfatları olduğunu açıkça bildirmektedir. Bunda şüphe etmek câiz değildir. Şüphe etmek küfre sebep olur. İhlâs sûresinin birinci âyetinde meâlen ([Yâ Muhammed! Allahü teâlâdan suâl edenlere] de ki: O Allah [zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde] birdir) buyurulmuştur.
Bekara sûresinin yüzaltmışüçüncü âyetinde meâlen (Sizin ilâhınız, bir olan Allah'tır. Ondan başka ilâh yoktur. Dünyada nîmetlerini bütün herkese, âhirette ise, sâdece müminlere rahmet ve ihsân edicidir) buyurulmuştur.
Lügat âlimlerine göre, (Ehad) ve (Vâhid) kelimelerinden her biri, bir diğerinin mânasındadır. Fakat, tahkîk edildiği zaman, kullanıldığı yerlerin birbirinden farklı olduğu görülür. Çünkü, (Ehad) lafzı ile her bakımdan (Vâhid) murâd olunur. Ehâdiyyet yâni birlik, sayı olarak kullanılan çokluğun aksine, zıddına, tek varlıktır. Birçok parçalardan meydana gelmiş, ortaklık ve miktâr ve başkalık ve renklilik, aydınlık, karanlık gibi şeyleri olmayan varlıktır. (Ehad) olanın, aynı cinsten bir nev'i ve benzeri bir ferdi olmaz. Aklen ve hissen tecezzîyi, yâni parçalanmayı ve inkısâmı yâni kısmlara ayrılmayı kabûl etmez. Ehad, muhtelif olan cismler, (eczâ-i lâ yetecezzâ) yâni bölünmeyen parçalar, küçük katı cismler ve sûret gibi hâricî cüzlerden, cins ve fasıl gibi zihnî cüzlerden de münezzehdir. (Ehad) diye misli, benzeri ve ortağı olmayan yâni kendisinden başkası olmayan basît olan zata denir ki, bu da Allahü teâlâdır.
[Vâhid ile Ehad arasındaki bir diğer fark, Vâhid, Ehadin içinde olabilir. Fakat, ehad vâhide dâhil olmaz. Yâni ehad vâhiddir, fakat her vâhid ehad değildir. Vâhid isbâtta, ehad nefyde kullanılır. (Reeytü racülen vâhiden) bir adam gördüm denilir. Nefyde ise, (mâ reeytü ehâden) hiç kimse görmedim denilir.]