Süfyân-ı Sevrî
HİÇ ABDESTSİZ GEZMEDİMekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi. Hâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi. "Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi" buyurdu. Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi. Yirmi yıl geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi. Kime rastlasa; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!" derdi.
Mekke-i Mükerreme'de kendisinden nasihat isteyenlere buyurdu ki: "Zühd, yamalı elbise giymek, arpa ekmeği yemek değil, dünyânın faydasız şeylerine gönül bağlamamak ve uzun emel sâhibi olmamaktır."
Süfyân-ı Sevri hazretleri bir defâ devrin halifesi Câfer ile namaz kılıyordu. Halife namaz kılarken sakalıyla oynuyordu. Süfyân hazretleri namazdan sonra; "Ey Halife! Namaz kılarken lüzumsuz hareket yapılmaz. Yarın kıyâmet günü böyle kıldığın namazları paçavra gibi yüzüne çarparlar" buyurunca, Halife; "Biraz yavaş konuş etraftakiler duyacaklar" dedi. Süfyân hazretleri; "Eğer, böyle önemli bir meseleyi izâh etmezsem, dinin emrini yerine getirmemiş olurum. Bu ise bana yakışmaz" buyurdu.
Bu söz hâlifeye çok acı geldi. Halife, kendisine başkalarının da söz söyleyememesi için darağacının kurulmasını ve âleme ibret için asılmasını emretti. Darağacının kurulduğu gün, Süfyân hazretlerinin yanında Fudayl bin İyâd ve Süfyân bin Uyeyne olduğu halde uyuyordu. Bu iki büyük, onun asılacağını öğrenmişlerdi. Birbirlerine; "Asılacağını uyanıncaya kadar bildirmiyelim" derken işitti ve; "Ne konuşuyorsunuz?" buyurunca, durumu Süfyân-ı Sevri'ye anlattılar. O da:
SARAYIN KUBBESİ ÇÖKTÜ
"Ben yaşamaya hevesli biri değilim. Fakat, dünyâda yarım kalan, yapmam lâzım gelen işler var." buyurdu. Gözleri dolu dolu oldu ve; "Ey Allah'ım! Onları şiddetli bir cezâya çarptır!" diye duâ etti. Daha duâsı biter bitmez sarayın kubbesi çöktü. Halife Câfer ve adamları yıkılan bina altında kaldı, "Neler oluyor, başımıza bu iş neden geldi" diye bağırarak can verdi. O iki büyük zât; "Bu kadar çabuk kabûl olunan bir duâ bilmiyoruz" dediler.