Sükût Eden, Dünyâda Da âhirette De Kurtulur
Hocam Yûsuf Mahdûm şöyle buyurmuştur: "Sadık talebe önce halvet ve uzlete çekilmeli, oruç tutmalıdır. Yeme, uyku ve konuşmanın az olmasına, devamlı abdestli olmaya ve beş vakit namazı cemâatle kılmaya dikkat etmelidir. Her gün Kur'ân-ı kerimden yüz âyet-i kerime okumalıdır. Sonra Allahü teâlâyı çok zikretmelidir. Her gün yüz İhlâs sûresi, yüz istigfâr ve Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) rûh-i şeriflerine yüz salevât-ı şerife okumalıdır. Buna devâm eden kimsenin Ârif-i billah olması mümkündür. Bundan fazlasını yapmak daha iyidir. Büyüklerimiz buyurdular ki: Susmak, açlık, az uyumak, uzlet ve zikre devâm yolumuzun aslıdır. Hadis-i şerifte buyruldu ki: (Ya hayır söyle veya sus. Susan kurtulur.) Yâni sükût eden kimse, dünyâda düşmanlarından, âhirette ise ateşten kurtulur.
Eshâb-ı kirâmdan Ukbe bin Âmir buyurdu ki: Resûlullah efendimize; 'Dünyâ ve âhirette kurtuluş ne ile olur?' diye suâl ettim. Resûlullah efendimiz; (Dilini muhâfaza eyle. Zarûret olmadıkça evinden çıkma. Günahlarını hatırlayıp, ağla. Kurtuluş bunlarla olur) buyurdu.
Tasavvuf yolunun esâsı, devamlı Allahü teâlâyı zikretmek, hatırlamaktır. Kur'ân-ı kerimde meâlen; (Allahü teâlâyı her hâlinizle çok anın ki) [dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşup azaptan] kurtulabilesiniz) buyrulmaktadır (Cum'a suresi 10)
Allahü teâlâ, âyet-i kerimede kurtuluşu, çok zikre bağlı kılmıştır. Mu'âz bin Cebel'in rivâyet ettiği hadis-i şerifte, Resûl-i ekrem efendimiz; (Cennet ehli, dünyâda zikretmeden geçirdikleri zamanları için pişmân olurlar) buyurmuştur.
Fudayl bin İyâd hazretleri de; 'Allahü teâlâyı zikreden, zikirle nimetlenir, sevap kazanır, günahtan kurtulur' buyurdular.
Bir mürşid-i kâmile talebe olmak isteyen kimse, dinin emir ve yasaklarına uymak ve tasavvuf yolunun edeplerine riâyet etmek sûretiyle, mürşid-i kâmilin işâret buyurduğu şekilde ibâdet ve tâatle meşgûl olunca, hem nefsini ıslâha, hem de ilâhi mârifetlere kavuşur."