İkinci Bâyezid Han, Baba Yûsuf Sivrihisâri'yi çok sever, sohbetinde bulunurdu. O da Sultanı çok severdi. Baba ve oğulluk sözleşmesi yapmışlardı. Bir sohbetlerinde pâdişâh ona; "Hacca gideceğin zaman mutlaka bana gel görüşelim." demişti. Bundan sonra Baba Yûsuf memleketine dönüp, orada bir müddet kaldı. Memleketinde iken rüyâsında Kâbe'de Hacer-i esved yanında manzûm bir kitap yazması işâret edildi. O zamana kadar hiç şiir yazmamıştı. Bu rüyâdan sonra şiir yazma kâbiliyeti hâsıl oldu. Sonra hacca gitmek üzere hazırlanıp, Pâdişâh İkinci Bâyezid Hanı görmek üzere İstanbul'a gitti. Pâdişâh ona bir mikdâr altın verip; "Bunlar helâldir. Kendi elimle kazandım. Bu altınları Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellemin türbe-i mutahherasının kandillerine harcarsın. Mübârek türbesinin yanında dersin ki: "Yâ Resûlallah! Ümmetinin koruyucusu, günahkâr kul Bâyezid sana selâm söyledi ve bu helâl altınları türbenin kandillerine yağ almak için gönderdi." de. Sonra; "Bu hediyenin kabûlü için yalvar, senin vâsıtanla kabûl olacağını ümid ediyorum." dedi. O da bu isteğini yerine getirmek üzere altınları alıp, vedâlaştı ve yola çıktı.Baba Yûsuf hazretleri, Mekke'ye varıp, hac ibâdetini yaptıktan sonra, bir sene orada kaldı. Rüyâsında Hacer-i esved yanında yazması emredilen manzûm kitabı yazdı. Çok güzel ve büyük bir kitâb oldu. Allahü teâlâ ona, orada daha önce hatırından geçirmediği mârifet kapılarını açtı ve bunları yazdığı kitapta topladı.Bir sene sonra da Mekke'den Medine'ye gitti. Medine-i münevvereye varınca, bir yün elbise giydi. Ellerini esir gibi arkadan bağlattı. Yere yatıp yüzü koyun sürünerek ve şefâat dileyerek Resûlullah efendimizin mübârek türbesine yaklaştı. Türbenin kubbesi dışında değerli bir asâ vardı. Türbedâr onu dikkatle korurdu. Resûlullah efendimiz rüyâda Baba Yûsuf'a bu asâyı almasını, üç parça edip, bir parçasını Bursa'da Seyyid Emir Sultan türbesine, bir parçasını Hâcı Bayrâm-ı Veli'nin türbesine, bir parçasını da bir başka zâtın (üçüncü zâtın ismi, bu hâdiseyi nakleden tarafından hatırlanamamıştır.) türbesine koymasını emir buyurmuştur. Bu emir üzerine asâyı almak istediğinde, türbedâr mâni olmak istemiş, ancak Peygamber efendimiz türbedâra vermesini işâret buyurunca, asâyı vermiştir. Baba Yûsuf hazretleri, İkinci Bâyezid'in isteğini arzu ettiği gibi yerine getirip, asâyı da alarak İstanbul'a döndü ve asâ husûsunda buyrulan emri aynen yerine getirdi.