Tez Sakabaşini Getirin

Tez Sakabaşini Getirin
Bu kötü haber kısa zamanda her tarafta yayıldı. Ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılan bu söylenti nihâyet genç pâdişâhın kulağına kadar geldi. Bu haber üzerine genç pâdişâhın yüz hatları bir anda değişti. Etrâfında bulunan vazifelilere hitâb ederek; "Tez gidin Sakabaşını bana getirin!.." dedi. Vazifeliler hemen gidip Sakabaşı Ali Efendiyi genç pâdişâhın huzûruna getirdiler. Yüzünden nûr akan, hafif beli bükük Ali Efendi sırtında kırbası olduğu hâlde Fâtih Sultan Mehmed Hanın huzûruna girdi. Pâdişâh ne kadar telaşlı ve üzüntülüyse, Saka Ali Efendi de o kadar soğukkanlı ve sâkin duruyordu. En ufak bir endişe izi taşımıyor, her zamanki gibi tebessüm eder bir hâlde pâdişâhın yüzüne bakıyordu. Pâdişâh onun böyle kritik bir anda gâyet sâkin ve aldırmaz bir durumda olduğunu görünce iyice celâllendi ve şöyle seslendi:"Olanlardan haberin yokmuş gibi duruyorsun Ali Efendi!.. Ordu susuz kalmış, asker susuzluktan kırılıyor. Neden gerekli tedbiri almazsın da bizi müşkil hâle düşürürsün? Şimdi ne olacak. Bu hâle nasıl çâre bulacağız?"Sakabaşı Ali Efendi gâyet sâkin ve tebessüm ederek; "Devletlü pâdişâhım! Merak etmeyiniz. Su çok." diye cevap verdi. Onun bu hâli karşısında daha da hiddetlenen genç pâdişâh; "Su çok mu dersin? Alay mı edersin sen askerle? Ordu susuzluktan kırılırken ne biçim laf edersin?" Sultanın iyice öfkelendiğini ve üzüldüğünü gören Sakabaşı Ali Efendi, arkasını pâdişâha dönüp, sırtındaki su kırbasını pâdişâhtan tarafa çevirdi ve; "Ben yalan söylemem sultanım. Bakın isterseniz ne kadar çok suyumuz var." dedi.Sakabaşı Ali Efendinin bu sözünden pek bir şey anlamayan Fâtih Sultan Mehmed Han, Ali Efendinin sırtındaki kırbanın içine baktı. Bir de ne görsün? Kırbanın içinde bir deryâ büyük bir okyanus görünmekte. Göz alabildiğine uzanan su, bir değil, binlerce orduyu doyuracak kadar çok. Gözlerine inanamayan genç pâdişâh, yanında bulunanlara da kırbanın içine bakmalarını emretti. Sırasıyla kırbanın içine eğilip bakan vezirler, kumandanlar ve diğer vazifeliler de büyük bir şaşkınlık ve hayret içinde aynı manzarayı gördüler.Olanların, Allahü teâlânın veli kullarına ihsân ettiği bir kerâmet olduğunu anlayan genç pâdişâh, su bulunmasına rağmen askerin susuz bırakılmasından maksadın ne olduğunu birden kestiremedi. Sakabaşı Ali Efendiye dönerek; "Su bulunmasına rağmen nedir senin bu yaptığın?" diye seslendi. Pâdişâhın daha fazla gazaplanmasından çekindiği için olanları tek tek anlatmaya başladı:"Ey cihan pâdişâhı! İstediğin kadar su işte burada. Fakat ben askere suyu doyumluk veremiyorum. Çünkü onlar kahramanca savaşıyor, yorulup terliyorlar. Eğer istedikleri kadar suyu versem hepsi hastalanıp yatacaklar. Sonra da zaferimiz tehlikeye düşecek düşüncesiyle böyle yapıyorum." dedi.Sakabaşı Ali Efendinin ârifâne sözleri ve kerâmeti karşısında söyleyecek söz bulamayan Fâtih Sultan Mehmed Han, saygı ve muhabbet dolu nazarlarla ona bakmaya başladı.Kerâmet göstermekten kaçındığı halde, kerâmetinin ortaya çıktığını gören Sakabaşı Ali Efendi, sırtındaki kırbayı hızlıca yere bıraktı. Başta pâdişâh olmak üzere bütün vezirlerin ve âlimlerin hayret dolu bakışları arasında kırbanın düşüp parçalandığı yerde bir su kaynağı ortaya çıktı. Şırıl şırıl akan bu pınardan ordunun su ihtiyâcı giderildi. Bu hâdise üzerine Fâtih, Sakabaşı Ali Efendiye Deryâ Ali Baba ismini verdi.Olanlardan son derece memnun olan Fâtih Sultan Mehmed Han, yüksek bir veli olduğunu anladığı Deryâ Ali Baba'ya; "Ne murâd edersin ey Deryâ Ali! İste ki verelim." dedi.Deryâ Ali Baba'nın bu dünyâ ile ne alâkası olabilirdi. O, gönlünü yüce Rabbine bağlamış, Hakk'ın zikriyle ömrünü geçirmekteydi. O, görünen deryâlarda değil, ilâhi aşk deryâsında gark olmuştu.Fâtih Sultan Mehmed Han, fetihten sonra büyük bir veli olan Sakabaşı Deryâ Ali Dede'yi unutmadı. Ona şimdi Kazlıçeşme'nin kurulu bulunduğu yerde geniş bir arâzi tahsis etti. Uzun yıllar burada yerleşen, İslâm dinine ve müslümanlara hizmet etmeyi tek gâye edinen Deryâ Ali Baba, Fâtih Sultan Mehmed Hanın saygı ve muhabbet duyduğu kimselerden oldu. Zaman zaman ziyâret eden Fâtih Sultan Mehmed Han ona ve sevenlerine iltifât ve ihsânlarda bulundu.Uzun yıllar civârın en sevilen kişisi olarak yaşayan Deryâ Ali Baba; kendisine tahsis edilen arâziyi sağlığında vakfetti. Yakınlarına da; "Bunlardan fakir fukara sebeplensin." diye vasiyette bulunduktan sonra vefât etti. Bugünkü Kazlıçeşme otobüs durağının yanındaki türbeye defnedildi. Türbesi, sevenleri ve çarşı esnafı tarafından ziyâret edilmektedir.

Tevekkül Eden Kimse Cömert Olur

Vehbi Tülek

Felsefecileri Kerpiçle Susturan Zat!

Vehbi Tülek

Ağlayıp Sızlamak, Derdi Belâyı Geri Çevirmez

Vehbi Tülek

Hanefî Mezhebinde Namazın Sünnetleri

Vehbi Tülek

Fakirlik Korkusu Olan Şeytana Itâat Eder

Vehbi Tülek