Tunuslu Velî Ahmed Tebâsî
YOLDAN GERİ DÖNDÜ!..Ahmed Tebâsi, büyük âlim veliy-yi kâmil Ahmed bin Mahlûf Şâbi'nin sohbetinde yetişti. Şâbi, kerâmetler ve hârikalar sâhibi idi. Ebü'l-Feth Hindi adındaki büyük bir zât, Ebu Midyen hazretlerini ziyâret için yola çıktı. Yolda ona, ağaçların yapraklarında; "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah Şâbi veliyyullah" yazılı olduğu gösterildi ve o da Ebû Midyen hazretlerinin yanına gitmekten vazgeçti. Şâbi ile görüştü. Ebü'l-Feth Hindi, onun yanında ma'nevi derecelere kavuştu. Ahmed Tebâsi de, büyük veli Şâbi'nin hizmetinde ve sohbetinde bulunması sebebiyle, üstün hâllere ve derecelere kavuştu...
Bu mübarek zat buyurdu ki: Açlığın faydaları husûsunda, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Çok yemek ve içmekle kalbi öldürmeyin. Çünkü kalb, ekine ve tohuma benzer. Su çok olursa çürür."
Yine buyurdu ki: "İnsanoğlu, midesinden kötü ve bozuk bir kap doldurmamıştır. İnsana yemek için birkaç lokma yetişir. Bu da sulbünü devam ettirir. Eğer bunu yapamıyorsa, midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini hava ile doldurmalıdır."
Talebelerinden Mes'ûd Sanhâci onun hakkında dedi ki: Sevenlerinden biri, yabancı bir kadına baktı. Sonra da onun meclisine gitti. Hocam Tebâsi buyurdu ki: "Aramıza gelenlerden birinin, gözleriyle günah işlemiş olduğu anlaşılıyor." Daha sonra o kişi suçunu itirâf etti. Tövbe ve istiğfarda bulundu...
GÜNAHKÂRI HEMEN TANIRDI!..
Ahmed Tebâsi hazretlerinin keşf ve kerâmetleri çok olup, suç ve günah işleyeni derhâl tanırdı. Ayrıca huzûruna gelen kimsenin arzusunu, daha o söylemeden, Allahü teâlânın izniyle bilirdi.
Yine talebesi Mes'ûd bin Muhammed Sanhâci anlatır: "Bir gece Ebü'l-Kâsım ismindeki arkadaşımla bir mes'eleyi müzâkere ettik. Sabah olduğunda da, hocamın huzûruna gittik. Bize dönüp, akşamki meselenin cevâbı şöyledir" buyurdu...
Ahmed Tebâsi hazretlerinin vefâtında, sağ yanağına nûrâni bir kalemle; "Rahimehullah" (Allahü teâlâ rahmet etsin), sol yanağında da "Celâl" yazılı olduğu görüldü...