Vefât eden kimsenin bıraktığı malın kimlere verileceğini ve nasıl dağıtılacağını öğreten ilme, (İlm-i ferâiz) denir. Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde, en açık ve en geniş bildirdiği şey, meyyitten kalan mîrâsın nasıl dağıtılacağıdır. Burada yapılacak işlerin çoğu farz olarak emrolunduğu için, hepsine (Ferâiz ilmi) denilmişdir. İbni Mâce ve Dâre Kutnînin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn" bildirdikleri hadîs-i şerîfte, (Ferâiz ilmini öğrenmeye çalışınız! Bu ilmi gençlere öğretiniz! Ferâiz ilmi, din bilgisinin yarısı demektir. Ümmetimin en önce unutacağı, bırakacağı şey, bu ilm olacaktır) buyuruldu.
Her Müslümân, ölüm hastalığında bir (Vasiyet) yazmalıdır. (Mâ-lâ-büdde)de diyor ki: (Vasiyetnâmeyi maraz-ı mevtte yazmak vâcib, sıhhatte iken yazıp, yanında taşımak müstehabdır.) Burada evlâdına, ahbâbına son nasîhatini yapmalıdır. Kendinde hakkı bulunanlardan, helâlleşmelerini, alacaklarını, vereceklerini, borçların ödenmesini, iskât yapılmasını, hac borcu varsa, vekîl gönderilmesini istemeli, cenâze hizmetindeki ve definden sonraki isteklerini bildirmelidir.
Zevcesine olan (Mehr-i müeccel) borcunun ödenmesi için vasiyet etmesini unutmamalıdır. Bu isteklerinin ahkâm-ı islâmiyyeye uygun yapılması için, âdil iki şâhit yanında bir vasî seçmelidir. Hac yapılmasını vasiyet edince, bulunduğu şehirden gönderilir. Malı az ise, malının yetişeceği yerden gönderilir. Yalnız ev bırakan kimsenin, birinin evde oturmasını vasiyet etmesi câizdir. Ölünceye kadar evde oturur.
Maraz-ı mevt hâsıl olmadan önce, çocuklarından birine, fazla hizmet ettiği veyâ muhtaç olduğu için, bir şey hediye etmek câizdir. Malının sülüsünün bir şehirdeki fakîrlere dağıtılmasını vasiyet edince, başka şehirdeki fakîrlere dağıtılması câiz olur. Bu parayı on fakîre dağıt denilip, hepsinin bir fakîre verilmesi ve bunun aksi de câiz olur. On günde dağıt denilip, hepsini bir günde dağıtsa câiz olur. Malımın sülüsünü akrabâma dağıtın dese, vârislerin gayrısına dağıtılır. Vârisler arasında küçükler olsa veyâ meyyitin borcu olsa da, büyükler mîrâstan yiyebilirler.