Emîr-ül mü’minîn Alî bin Ebî Tâlib “kerremallahü vecheh” rivâyet buyurmuşlardır. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” beni huzûr-u şerîflerine çağırdı. Buyurdular ki: Yâ Alî! Sen bana Hârûn aleyhisselâmın Mûsâ aleyhisselâma olduğu gibisin. Fakat benden sonra Resûl gelmez. Sana vasiyet ederim, dinleyip, ezberlersen, şükredenlerden olursun ve şehîd olursun. Allahü teâlâ hazretleri seni kıyâmet gününde fakîh ve âlim olarak diriltir.
Yâ Alî! Bil ki müminin üç alâmeti olur. Namâz kılmak, oruç tutmak ve sadaka vermek. Münâfıkın da üç alâmeti olur. Başkalarının yanında namâzın rükû’unu ve sücûdunu [secdesini] tam yapar. Tenhâda hiçbir rüknü yerine getirmez. Methettikleri zamân seve seve yapar. Allahü teâlâ hazretlerini açıkta çok zikreder. Yalnız kalınca Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerini unutur.
Yâ Alî! Zâlimde de üç alâmet olur: Kendinden aşağı olana kahreder [baskı yapar]. Kâdir olduğu [gücü yettiği zamân] halkın malını zor ile alır. Nereden yiyip, giyindiğini hiç incelemez.
Yâ Alî! Kıskançlarda da üç alâmet olur: Herkesin huzûrunda, karşısındakine yaltaklanır. Gıyâbında onu gıybet eder. Her kime musîbet erişirse, sevinir. Yâ Alî! Münâfıkta da üç alâmet olur: Söz söylese yalan söyler. Bir şey vadetse, vaadinde durmaz. Yanına emânet koysalar, hıyânet eyler.
Yâ Alî! Tembeller içinde üç alâmet olur. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin tâatinde tembellik eder. Kusûrlu amel eder. Ameli zâyi olur [boşa gider]. Namâzı tehîr eder. Hattâ vaktini de geçirir.
Yâ Alî! Tövbe eden kimsede üç alâmet olur: Harâmlardan perhîz eder [kaçınır]. İlim öğrenmekte gayretli olur. Nasıl ki, memeden çıkan sütün geri girme ihtimâli olmadığı gibi, günâha bir dahâ geri dönmez.
Yâ Alî! Akıllı kimsede üç alâmet olur. Dünyâyı hor, zelîl tutar. Cefâlar çeker. Kıtlık vaktinde sabreder.
Yâ Alî! Sabredende de üç alâmet olur: Kendini ziyâret etmeyenleri kendisi ziyâret eder. Onu mahrûm edenlere bağışta bulunur. Kendine zulmedenlere karşı durmaz; karşı koymaz.