Uzun müddet nefsime muhâlefetle onu kahretmiştim. Bir defâsında bir cemâat cihâd için gazâya gidiyordu. Bende de gazâ için büyük bir arzu uyanmıştı. Nefsim gazânın sevâbı ile ilgili hadîs-i şerîfleri bana hatırlatıyordu. Hayret edip, kendi kendime, gâlibâ nefsin bu istekli hâli bir hîledir! Çünkü nefis seve seve ibâdet ve tâatta bulunmaz! Herhâlde devamlı oruç tuttuğum için nefsin tâkati kesildi de bu sebeple savaşa gitmemi ve orucumu açmamı istiyor dedim. Nefse dedim ki:
"Ey nefis gazâ için sefere çıkınca oruca devâm edeceğim." Nefis; "Olur kabul" deyince şaşırdım ve herhâlde ben nefsi geceleri namaz kılmaya mecbur tutuyorum da onun için gazâya çıkmamı ve böylece gece namazını bırakacağımı ve rahata kavuşmayı istiyor diye düşündüm. Nefse gazâda da seni gece uyutmam dedim. "Bu da kabul!" dedi. Bu cevabına da hayret edip, iyice düşündüm. Sonra herhâlde nefs yalnızlıktan usandı da halkın arasına karışmak istiyor. Bu sebeple diye yorumladım ve nefse; "Konakladığımız her yerde insanların arasında oturmayacağım. Tenhâ bir kenara çekileceğim" deyince nefsim; "Onu da kabul ediyorum!" deyince artık onun maksadını anlamaktan âciz kaldım. Allahü teâlâya sığınıp; "Yâ Rabbî! Beni nefsin hîlesinden haberdâr et ve onun aldatmasından koru. Sana sığındım" diye yalvarıp duâ ettim. Bunun üzerine nefs, şöyle dedi:
"Benim isteklerime muhâlefet etmekle beni günde yüz defâ öldürüyorsun, bundan kimsenin haberi yok. Hiç olmazsa gazâda bir kere ölürüm de bunu bütün cihân halkı duyar. Derler ki, âferin Ahmed Hadraveyh'e, onu, nefsini öldürdüler, şehîdlik derecesine erdi..." Nefsin bu cevabı üzerine;
"Sübhanallah! Bu nefis öyle yaratılmış ki, hayatında da ölümünde de münâfık! Ne bu dünyâda ne de âhirette Müslüman olmak istemiyor! Ben onu tâatte bulunmak istiyor sanmıştım. Ona zünnâr bağlandığının farkına varmamışım" diyerek, daha çok muhâlefet ettim.