Yâ Resûlallah, Bu Zat Ne Hayır Yapardı?
Bir kavim, İslâmda birbirine yardım eder, dini, imanı, helâli, haramı birbirlerine öğretirlerse, Allahü teâlâ onlara rahmet eder. Kıyamet günü onların amelinden deve yaratır da, onun üzerine binerler. Öylece haşr olunurlar. Bu kimseler âhıret ticâretinde fayda görüp, kâr edenlerdir. Bu takdirde Allahü teâlâdan korkanlar, Allahü teâlânın dinini yayanlar, binicilerdir. Bunun için, Allahü teâlâ Meryem sûresinin seksenbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâdan korkanlar, o gün, Rablerinin nimetlerine müşterek olarak giderler) buyurdu.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün Eshâbına buyurdular ki: (Beni İsrâil'de bir kişi vardı. Çok hayır yapardı. Hattâ, o zat sizin içinizde haşrolunacaktır). Eshâb-ı kirâm dediler ki: (Yâ Resûlallah! Bu zat ne hayır yapardı?) Resûlullah buyurdu ki: (Ona babasından çok mal kalmıştı. Bununla, bir bostan satın alıp, onu fakirlere vakfetti. Rabbim huzuruna vardığım zaman, bu, benim bostanım olur dedi. Yine birçok altın ayırıp, onu fakir ve zayıf kimselere verdi. Bununla da, cenâb-ı Hakk'tan câriye ve köle satın alırım, dedi. Yine birçok köle âzâd etti. Bunlar dahi, Allahü teâlânın huzurunda benim hizmetçilerim olur, dedi. Bir gün de, bir âmâya rast geldi. Gördü ki, bâzen yürür, bâzen düşer. Ona bir binecek hayvan satın alıp, bu da, Allahü teâlânın huzurunda benim binecek hayvanımdır dedi.) Peygamber efendimiz bunu haber verdikten sonra da, (Nefsim, kudreti elinde olan Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu hayvanın, onun için eyerlenmiş ve gem vurulmuş hazır olduğunu görüyorum. Bu zat, ona biner de mahşere öylece gelir) buyurdu.
(Sırât-ı müstekim üzre gidenle, gözleri âmâ olup yüzüstüne gittiği yolu bilmeyen müsâvi midir) meâlindeki Mülk sûresi yirmiikinci âyet-i kerimesinin tefsirinde buyuruldu ki: Allahü teâlâ, kıyâmet günü için müminlerin haşr olunması ile, kâfirlerin haşrine, bu âyet-i kerimeyi misâl kıldı.