Yahudi Pehlivanı "merhab"ın Sonu
"Anam bana Haydar der!"Merhab, böyle bağırdıktan sonra, teke tek çarpışmak için Müslümanlardan er diledi. Bunun üzerine Hazreti Ali;
-Ben oyum ki; anam bana Haydar, yani Arslan adını takmıştır! Ben, ormanların heybetli görünüşlü arslanı gibiyimdir. Sizi, geniş ölçüde ve çarçabuk tepeleyici bir er kişiyimdir, diye şiir söyleyerek Merhab'ın karşısına korkusuzca dikildi.
Bu şiir Merhab'a o gece gördüğü rüyâyı hatırlattı. Çünkü Merhab o gece rüyâsında kendisini bir arslanın parçaladığını görmüştü...
Ve, Hazreti Ali ile Merhab karşı karşıya geldiler. Hazreti Ali öyle bir kılıç indirdi ki, Merhab'ın siperlendiği kalkanı ve demirden miğferi de keserek başını ikiye ayırdı. Merhab'ın başına inen Zülfikâr öyle bir ses çıkardı ki, Hayber karargâhında bulunan Ümm-i Seleme;
-Merhab'ın dişlerine kadar inen kılıcın sesini ben de işittim, demiştir.
Hazreti Ali, o gün Yahudilerin en namlı kişilerinden sekizini saf dışı bırakmıştır...
İkili çarpışmalardan sonra Hayber'e hücum edilmiş ve Hazreti Ali, kale kapısını koparıp, kalkan olarak kullanmıştır. Hayber'in fethinden sonra Hz. Ali'ye Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Şükür secdesine kapandı...
-Yâ Ali, eğer halk, İsâ'ya söylediklerini söylemeyecek olsalardı, senin hakkında çok sözler söylerdim. O zaman herkes, bereketlenmek için, ayağının tozunu alır, abdest suyunu şifâ için hastalarına verirlerdi. Seni şehid ederler. Ahirette havzımın üzerinde halifemsin. Cennete en önce sen girersin. Seni sevenler nurdan minberler üzerinde olur...
Bu müjdeyi duyan Hazreti Ali, şükür secdesine kapandı