Yalancılarla Beraber Olmaktan Sakının
Yalan söylemek, pek bayağı ve aşağı bir iştir. Dünyâda zilleti gerektiren şeylerin en büyüğüdür. Âhırette ise zelil ve rüsvây olmayı icap ettiren pek fenâ bir şeydir. Yalan, münâfıklığın en büyük alâmetlerindendir. Ahlâkın düşüklüğünü gösteren kuvvetli bir delildir. Yalancıya hiçbir zaman güvenilmez. Yalancı, konuştuğu zaman doğru konuşmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Münafığın alâmetleri üçtür. Konuştuğunda yalan söyler. Bir vaatte bulunduğu zaman vaadinde durmaz, kendisine bir şey emânet edildiğinde hıyânet eder."
Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâya niyazında; "Yâ Rabbi! Hangi kulunun ameli daha hayırlıdır?" diye suâl edince, Allahü teâlâ buyurdu ki: "Dili yalan konuşmayan, kalbi günah ile meşgul olmayan ve zinâ yapmayan."
Ali bin Ebi Tâlib (radıyallahü anh) buyurdu ki: "Allahü teâlânın katında en büyük hatâ, dilin yalan söylemesidir, en kötü pişmanlık da, kıyâmet günündeki pişmanlıktır."
Lokman Hakim buyurdu ki: "Yalancılıkla tanınan kimsenin ilk cezası, konuştuğu zaman sözünün tasdik edilmemesidir."
Yalancı kimse ile beraber olmaktan sakın. Eğer onunla birlikte bulunmak mecbûriyetinde kalırsan, söylediklerine inanma. Bununla beraber, kendisini yalancı kabul ettiğini de ona bildirme. Çünkü böyle yaparsan, sana biraz muhabbeti varsa onu da bırakır.
İnsanın yalan konuşmak hafifliğinde bulunmasının sebeplerinden bazıları şunlardır:
Bir menfaatin bulunması ve bir zararın giderilmesinin söz konusu olması, insanı aldatıp yalan konuşmasına sebep olabilir. Düşmanından intikam almak düşüncesi de yalan söylemeye sebep olabilir. Bu kısım, yalan çeşitlerinin en şiddetlilerindendir. Çünkü bunda taşkınlık vardır. Güzel konuşmuş olmak düşüncesi de yalan konuşmayı meydana getiren sebeplerdendir. Böyle yapmak mahlûku râzı etmiş olsa bile, mahlûkâtı yaratan Allahü teâlâyı gadablandırır. Böyle bir şeyi akıl kabul etmez, din buna müsâade etmez ve mürüvvet de bunu hoş karşılamaz.