"Çünkü Türkler tam bir erkek gibi dövüşüyorlar ve savaş şartlarına riayet ediyorlar dı. Hiç unutmam, savaş sahasında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az önce aynı topraklar üzerinde Fransızlar ile Türkler süngü süngüye gelip, iki taraf da ağır zayiat vermişti. Bu sırada gördüğüm bir sahneyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyordu. Onun yanı başında da bir Türk askeri vardı. Dikkat ettim, Türk askeri gömleğini yırtmış, Fransız askerinin yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Yanına gittim ve tercüman vasıtasıyla aramızda şu konuşma geçti:-Niçin öldürmek istediğin düşmanına yardım ediyorsun?Mecalsiz bir halde bulunan Türk askeri cevap verdi:-Bu yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi. Dilinden anlamıyordum ama, herhalde annesi olacak. Demek ki onun bekleyeni var. Benim ise kimsem yok. Ölsem ne çıkar? Onun için istedim ki, o kurtulup annesinin yanına gitsin!..Bu asil duygu üzerine hüngür hüngür ağlamaya başladığımda emir subayı Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaranın, yanaklarımdan sızan gözyaşlarımı dondurduğunu hissettim. Türk askerinin göğsünde, bizimkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir avuç ot tıkamış, kanamsına mani olmak istemişti. Az sonra ikisi de öldüler. İşte, kendi temiz gömleğinden yırttığı bezle, kendi yarasından vazgeçip düşmanının yarasını saran böyle kahraman bir milletle dövüştüğümüz için daima iftihar edebiliriz efendiler...