Yerin Bile Kabul Etmediği Adam!
DAHA DERİNE GÖMDÜLER!..Nasrâni bir kimse Kelime-i şehadet getirdi ve Müslümân olduğunu söyledi. Bir müddet de Resulullah efendimizin yanında kâtiplik yaptı. Bu adam daha sonra eski dinine döndü. Çevresindekilere de "Muhammed (aleyhisselâm) benim yazdığım şeylerden başka bir şey bilmez, dedi durdu...
Bu adam öldü ve onu defnettiler. Sabâhleyin cesedini dışarıda buldular. Yer onu kabul etmeyip, dışarı atmıştı. "Bu işi Muhammed'in (aleyhisselâm) Eshâbı yapmıştır" dediler. Onun için derin bir kabir kazdılar ve tekrâr gömdüler. Ertesi sabâh, onu yer yine dışarı attı... Üçüncü defa güçleri yetebildiği kadar derin bir mezâr kazıp, onu defnettiler. Sabâhleyin baktılar ki, toprak onu kabûl etmeyip, yine dışarı atmıştı. Artık bu işin insanlar tarafından yapılmadığını anlayıp, onu öylece bıraktılar...
CEYLAN GİBİ KOŞARDI; ANCAK!..
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", (Melekler ilim öğrenenlerin bu işinden râzı olduklarından, kanatlarını yere sererler) buyurmuştu. Zındıklardan biri bunu işitince, "Ben o meleklerin kanatlarını kıracağım" diyerek, nalınlarının altına demir çiviler çaktı. Mâlik bin Enes'in "radıyallahü anh" ilim meclisine doğru gitti. Giderken, ayağına giydiği çivili nalınlarını yere vurarak, "Meleklerin kanatlarını kırıyorum" diyordu. O sırada birdenbire ayağı takılıp yere düştü ve bir daha ayağa kalkamadı. Onu evine götürdüler. İki ayağında ağrılı bir hastalık meydâna geldi ve ayaklarını kestiler. Ölünceye kadar kötürüm kaldı...
Bu hâdiseyi nakleden kimse şöyle demiştir:
"Ben o kimseyi önceden görmüştüm. Ceylân gibi hızlı giderdi. Sonra ömrünün sonuna kadar kötürüm kaldığını da gördüm..."