“Zâhid dünyâda gurbettedir. Çünkü onun asıl vatanı âhırettir. Ya’nî o âhırete yönelmiştir. Zahidin dünyâda gurbette olması, kendisi gibi âhırete yönelmiş olanların yok denecek kadar az olup, insanların çoğunun dünyâya dalmış olması sebebiyledir. Kendisi gibi olanlar bulunmadığı için, dünyâda gurbette sayılmıştır.”
“Ben, iki defa doğduğuma yemîn etsem yalan olmaz. Birincisi, herkesin bildiği normal doğum, ikincisi Allahü teâlâyı tanımak yolunda rûhumun yeniden doğuşudur.”
“Allahü teâlâ, Âdemoğlunun bedenini üç kısım yaptı. İnsanın lisânı (dili) bir kısım, uzuvları, a’zâları bir kısım, kalbi de bir kısımdır. Allahü teâlâ bu kısımlardan her birine ba’zı şeyler emredip, bu emirlere uymalarını, vefa göstermelerini istedi. Kalbin vefası, Allahü teâlânın tekeffül ettiği, üzerine aldığı rızık için üzülmemesi, endişelenmemesi, kendisinde; hîle, düzen, oyun, hased gibi kötü düşüncelerin bulunmamasıdır. Lisânın (dilin) vefası, gıybet etmemesi, yalan söylememesi, dünyâsına ve âhıretine yaramayan fâidesiz ve boş sözler söylememesi, böyle sözlerle vakit geçirmemesidir. Azâların vefası, (Âdemoğlunun) azâ ile, hiçbir zaman herhangi bir günaha koşmaması ve o azâlar ile hiçbir kimseye eziyet vermemesidir.”
“Yağcıdan yağ satın alırken, normalinden kıl kadar fazla yağ isteyen, satın aldığı miktardan fazla olarak, satıcının elindeki malda gözü olan kimsenin dîninin kuvveti kıl kadar zayıftır. Bunun gibi, kömürcüden kömür alan kimse, normal alacağı tamam olduktan sonra, “Biraz daha ver!” diyen, yanî aldığı ile yetinmeyen, kalanda gözü olan kimsenin kalbi, o kömürden daha karadır.”
“Kâmil kimse, hâlini gizleyebilendir.”
“Bir kimsenin yemeğini yediğiniz zaman, onun yanında birşeyler de içiniz ki, o kimsenin ecri, sevâbı tam olsun. Çünkü Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Suyu olup da, bir mü’mine bir yudum su içiren kimse, sanki İsmâil aleyhisselâmın esîr olan evlâdından yetmiş tanesini azâd eden kimse gibidir.”