Kendisi muhtaç olduğu hâlde

Şemseddîn Bâzilî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 845 (m. 1441) senesinde Cizre’de doğdu. 925 (m. 1519) senesinde Hama’da vefât etti. Buyurdu ki:

Îsâr, kendi muhtaç olduğu malı, muhtaç olan başkasına verip, o malın yokluğuna sabretmesidir. Hazreti Huzeyfe (radıyallahu anh) şöyle anlatır:
Yermük muharebesinde idi. Yaralılar arasında amcamın oğlunu aramaya başladım. Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra, nihâyet aradığımı buldum. Fakat ne çâre! Kanlar içerisinde yatan amcamın oğlu, göz işaretleri ile bile zor konuşabiliyordu. Daha evvel hazırladığım su kırbasını göstererek dedim ki: “Su istiyor musun?” Belli ki istiyordu. Çünkü dudakları hararetten adetâ kavrulmuştu. Göz işareti ile de; “Çabuk, hâlimi görmüyor musun?” der gibi bana bakıyordu. Ben kırbanın ağzını açtım, suyu kendisine doğru uzatırken, biraz ötede yaralıların arasında hazret-i İkrime’nin (radıyallahu anh) sesi duyuldu: “Su! Su! Ne olur, bir tek damla su olsun su!” Amcamın oğlu Haris, bu feryadı duyar duymaz, göz ve kaş işâretleriyle suyu hemen Hazreti İkrime’ye götürmemi istedi. Kızgın kumların üzerinde yatan şehidlerin aralarından koşa koşa Hazreti İkrime’ye yetiştim ve hemen kırbamı kendisine uzattım, İkrime hazretleri elini kırbaya uzatırken Hazreti Iyâş’ın (radıyallahu anh) iniltisi duyuldu. “Ne olur bir damla su verin. Allah rızası için bir damla su!” Bu feryadı duyan Hazreti İkrime, elini hemen geri çekerek, suyu Iyâş’a götürmemi işâret etti. Suyu o da içmedi. Ben kırbayı alarak şehidlerin arasından dolaşa dolaşa Hazreti Iyâş’a yetiştiğim zaman, son nefesinde Kelime-i şehâdeti söylediğini duydum. Benim getirdiğim suyu gördü. Fakat vakit kalmamıştı. Başladığı Kelime-i şehâdeti ancak bitirebildi. Derhal geri döndüm, koşa koşa Hazreti İkrime’nin yanına geldim; kırbayı uzatırken bir de ne göreyim! Onun da şehîd olduğunu müşahede ettim. Bari dedim amcamın oğlu Hazreti Hâris’e yetiştireyim. Koşa koşa ona geldim; ne çare ki, o da ateş gibi kumların üzerinde kavrula kavrula ruhunu teslim eyleyip şehîd olmuştu...
Hayatımda birçok hadise ile karşılaştım. Fakat hiçbiri beni bu kadar duygulandırmadı. Aralarında akrabalık gibi bir bağ bulunmadığı halde, bunların birbirine karşı bu derece fedakâr ve şefkatli halleri, gıpta ile baktığım en büyük îmân kuvveti tezahürü olarak hafızama âdeta nakşoldu...”

Toplam Görüntülenme: 966

Yayın tarihi: Perşembe, 11 Ağustos 2016

Bunları okudunuz mu?