Muhammed Sıddîk Keşmî

Mevlânâ Muhammed Sıddîk Keşmî hazretleri, Hindistan’da yetişen büyük velîlerdendir. Küçük iken, Hân-ı Hânân Abdürrahîm’in sohbetinde bulundu. Bunun vâsıtası ile Hâce Bâkî-billah hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. Bu hocasının vefâtından sonra, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbet ve hizmetine kavuştu...

SONSUZ FELAKET SEBEBİ!..
Mevlânâ Muhammed Sıddîk Keşmî, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin ayrı ayrı kâğıtlara yazdığı “Mebde’ ve Me’âd risâlesini 1610 (H.1019) senesinde toplayıp, kitap hâline getirdi. 
İmam-ı Rabbânî hazretlerinin Mektubât’ında Muhammed Sıddîk Keşmî’ye yazılmış mektublar vardır. Bunlardan birisinde özetle buyuruyor ki:
“Aşırı sevgi ve tâm bağlılıkla yazılmış olan güzel mektûbunuz geldi. Bundan dolayı, Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun! Bu yolda olanları tanımak ve sevmek, Allahü teâlânın nîmetlerinin en büyüklerindendir. Hangi mes’ûd kimseyi acaba bu nîmetlerle şereflendirirler? Şeyh-ul-islâm Abdüllah-i Ensârî Hirevî buyuruyor ki: (Yâ Rabbî! Dostlarını öyle yaptın ki, onları tanıyan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor!) Bu büyüklere düşmanlık etmek, sonsuz ölüme sürükleyen bir zehirdir. Onları incitmek, sonsuz felaketlere sebep olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi bu belâya düşmekten korusun! Şeyh-ul-islâm yine buyurdu ki, (Yâ Rabbî! Her kimi felakete düşürmek istersen, onu bizim üzerimize atarsın)... 
Allahü teâlânın size yeniden ihsân etmiş olduğu bu tevbeyi ve bu yola kavuşmayı büyük nîmet biliniz! Bu yolda ilerlemek için Allahü teâlâya yalvarınız! Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâ’nın izinde gidenlere selâmet versin!..”

“O ÖLÜM Kİ, ONA YAŞAMA DERİM”
Muhammed Sıddîk hazretleri, 1640 (H.1050) senesinde vefât etti. Kabri, Delhi’de, hazret-i Hâce Bâkî-billah hazretlerinin bulunduğu kabristandadır. Vefat etmeden önce buyurdu ki:
“O ölüm ki, ona yaşama derim, beyti meşhurdur. Gerçekten sonsuz hayat, ölüme bağlıdır. Ölüm, ebedî hayatın süsleyicisi, donatıcısıdır. Hayır, belki âb-ı hayâttır, yâni hayat bahşeden, hiç öldürmeyen sudur. Ölüm, dostluğun kuvvetlendiricisidir. Ölüm, mâsivâ binâsını ateşe vericidir. Ölüm, üzüntü perdelerinin yakıcısıdır. Ölüm, hakikâtin aynasıdır. Ölüm, görünmeyen güzelin yüzünden perdeyi kaldırıcıdır. Gönlümün, gelmesinden hoşlandığı, beklediği şey ölümdür. Dağınıklıkları toplayan ölümdür. Ölüm seveni sevdiğine kavuşturucudur. Resûlullah efendimiz; ‘Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprüdür’ buyurdu...”

Toplam Görüntülenme: 1574

Yayın tarihi: Perşembe, 13 Mayıs 2010

Bunları okudunuz mu?