Mustafa Kuddûsî Efendi

Mustafa Kuddûsî Efendi, Zile evliyâsındandır. 1820 yılında Zile’de doğdu. 1855 yılında vefât etti. Kabri Zile’nin Kislik Mahallesinde bulunan Müftüzâde Dergâhının karşısındaki bahçededir. 
Bu mübarek zat, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ümmî idi. Ya’nî kitâb okumamış, yazı yazmamış, kimseden bir ders görmemiş idi. Mekke’de doğup, büyüyüp, belli kimseler arasında yetişip, seyâhat etmemiş iken, Tevrât’ta ve İncîl’de ve Yunan ve Roma devirlerinde yazılmış kitâblarda bulunan bilgilerden, hâdiselerden haber verdi. İslâmiyyeti bildirmek için, Müslümânlara mektûblar yolladı. Hicretin altıncı senesinde Rum, Îrân ve Habeş hükümdârlarına ve diğer Arab pâdişâhlarına mektûblar gönderdi. Îrân Şâhı Husrev Pervîz, mektûbu parçaladı. Getiren Sahâbîyi şehîd etti. Az zamân sonra, oğlu Şîrûye tarafından öldürüldü. Hizmetine altmıştan ziyâde ecnebî sefîr gelmiştir. Resûlullah efendimizin peygamberliğini işiten herkesin, Ona îmân etmesi vâcibdir. İşittikten sonra, îmân etmeden vefât eden, Cehenneme girecek ve orada sonsuz olarak azâb çekecektir. 
Fahr-i âlemin isimleri, hâlleri, Tevrât’ta ve İncîl’de yazılı idi. Yahûdî ve Hristiyanlar, teşrîf etmesini bekliyordu. Fakat, kendi cinslerinden gelmeyip, Arab’dan geldiği için ba’zıları kıskandı, inkâr etti. Hâlbuki, birçok âlimleri ve akıllıları, insâf edip Müslümân oldu. Onun peygamber olduğuna inanmamak, Onun büyüklüğünü, üstünlüğünü anlamamak, Onun kıymetini, şerefini azaltmaz. Allahü teâlâ, (İnşirâh) sûresinde, (Senin zikrini yükselttim), kendi ismimin yanında olarak, her yerde söylenir buyurdu. Yeryüzünde, bir derece batıya gidildikte, namâz vakitleri dört dakîka sonra başladığı için, dünyânın her yerindeki Müslümânlar, her günün her dakîkasında ezân okumakta, Onun mübârek ismi, her yerde her ân, saygı ve sevgi ile söylenmekdedir. 

SALEVÂT GETİRMEK... 
O, bütün insanların ve cinnîlerin Peygamberidir. Her asırda yaşayan her milletin Ona uyması vâcibdir. Her mü’minin, Onun dînine yardım etmesi, Onun ahlâkı ile huylanması lâzımdır. Ömründe bir kerre, salevât getirmek farzdır. Her söyleyince, işitince, okuyunca, yazınca, bir kerre getirmek vâcib, tekrâr edildiklerinde müstehâbdır... 

Toplam Görüntülenme: 809

Yayın tarihi: Pazartesi, 06 Şubat 2012

Bunları okudunuz mu?