Sâdık Ali Efendi

Sâdık Ali Efendi, Diyarbakır velîlerindendir. Kanûnî Sultan Süleymân Han devrinde yaşadı. İbrâhim Gülşenî hazretleri bir zaman Diyarbakır’a gelmiş ve dükkanlarının önünden geçmekte idiler. Sâdık Ali Efendiye bir nazar ettiler. Bu bakışın tesiriyle Sâdık Ali Efendi kendinden geçip, cezbe hâline girdi ve gönlüne Allahü teâlânın aşkı doldu. Pîr hazretlerinin talebeleri arasına girdi. Sâdık Ali Efendi 1553 (H.961) târihinde vefât etti... 
Ali Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

Cenâb-ı Hak, Mü’minûn sûresinde, meâl-i şerîfi, (Verdiğimiz rızıklardan, sadaka verirler) olan âyet-i kerîme ile mü’minleri medh ediyor. Birçok tefsîrlerde diyor ki: Âyet-i kerîmede, (rızıklardan) kelimesi, (rızıkların ba’zısını, bir kısmını) demek olup, (sadaka verirken, harâm olan isrâftan sakının!) demektir. Bütün âlimlere göre, buradaki sadaka, malı hayra, İslâmiyyetin gösterdiği yola sarf etmektir. En’âm sûresi, yüzkırkbirinci âyetinde meâlen, (Ekini hasâd etdiğiniz zamân, fakîrlerin haklarını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ, isrâf edenleri elbette sevmez) buyuruldu. Bu da, (Sadaka verirken isrâf etmeyin) demektir. Çünkü, Sâbit bin Kays “radıyallahü anh” bir günde beşyüz ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmayınca, bu âyet-i kerîme inmişti. Ya’nî, (Hepsini vermeyiniz!) buyuruldu. 
Abdürrezzâk, Abdülmelik ibni Cüreycden haber veriyor ki: Mu’âz bin Cebel’in “radıyallahü anh” bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Hemen (Fakat, isrâf etmeyin) âyet-i kerîmesi geldi. 
İsrâ sûresi, yirmidokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey Habîbim! Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!) buyuruldu. Câbir ve Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü anhümâ” buyuruyorlar ki: 

“GÖMLEĞİNİ BANA VER!” 
(Bir çocuk, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize gelip, ba’zı lüzûmlu şeyleri saydı ve annem beni sana gönderip bunları istedi, dedi. “Bugün bende bunların hiçbiri yok” buyuruldukda, “gömleğini bana ver” dedi. Hemen, mübârek arkasından gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve evinde gömleksiz kaldı... Bilâl-i Habeşî ezân okuyunca, cemâ’at her zamân olduğu gibi, Resûlullahı beklediler. Gelmeyince merâk ettiler. Birkaçı evine bakıp, gömleksiz olduğundan gelemediğini anladı. O zamân, bu âyet-i kerîme geldi.) 

Toplam Görüntülenme: 856

Yayın tarihi: Cumartesi, 24 Mart 2012

Bunları okudunuz mu?