Tecvîd ve kırâat üstâdı Muhyiddîn Niksârî

Muhyiddîn Niksârî, Osmanlı devri âlimlerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 901 (m. 1460) senesinde İstanbul’da vefât etti. Şeyh Vefâ türbesi yanına defnedildi...

PADİŞAH DERSİNE GELİRDİ
Muhyiddîn Niksârî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi, önce Molla Hüsâmeddîn-i Tokâdî’den, sonra Fenârî-zâde Yûsuf Bâli ve Molla Yegân’dan dînî ve Arabî ilimleri öğrendi. Tecvîd ve kırâatta üstâd oldu. Fen ilimlerini Kâdı-zâde-i Rûmî’nin talebesi, büyük âlim Molla Fethullah Şirvânî’den tahsil etti...
İsfendiyaroğlu İsmâil Bey, Kastamonu’da yaptırdığı medreseyi Molla Muhyiddîn Niksârî’ye verdi. Muhyiddîn Niksârî, bir süre burada ders okuttu. Sultan İkinci Bâyezîd Hân tahta geçince onu İstanbul’a getirtti...
Bu mübarek zat, cum’a günleri tefsîr dersleri verirdi. Bazen Ayasofya Câmii’nde, bazen de yeni yaptırılan Sultan Bâyezîd Câmii’nde vaaz verdi ve tefsîr de okuttu. Ayasofya’daki tefsîr derslerinde Sultan İkinci Bâyezîd Hân da hâzır bulunurdu.
Bir vaazında buyurdu ki:
Allahü teâlânın rızâsı, dînine bağlı olan ana-babanın rızâsında; Allahü teâlânın gazabı, dînine bağlı olan ana-babanın gazabındadır. Habîb-i kibriyâ (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şeriflerinde buyurdu ki: “Cennet, ana-babanın ayağı altındadır.” Yanî, sana dînini, îmânını öğreten ananın babanın rızâsındadır. Hak teâlâ hazretleri Mûsâ aleyhisselâma buyurdu ki: “Yâ Mûsâ! Ana-babasını razı eden, beni razı etmiş olur. Ana-babasını razı edip bana âsî olan kimseyi dahî iyilerden sayarım. Ana-babasına âsî olan, bana mutî olsa bile, onu fenâlar tarafına ilhâk ederim.”
Gaflet ve şaşkınlığa kapılarak ana-babanın kalbini kırarsan, derhâl onların rızâsını almaya çalış, yalvar, minnet eyle ve her ne yaparsan yap, onların gönlünü al!

“DUÂM KABUL OLDU...”
Muhyiddîn Niksârî hazretleri, câmide Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini tamamlayınca, talebelerine ve cemâate dönüp şöyle buyurdu: “Allahü teâlâdan Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini okutma işini tamamlamam için bana mühlet vermesini niyaz etmiştim. Allahü teâlâya hamdü senalar olsun ki, duâm kabûl oldu, dersimi tamamladım. Şimdi duâm odur ki, ömrüm îmân ile son bulsun. Son nefesimde Kelime-i şehâdeti söyleyerek rûhumu teslim edeyim.”
Sonra gönülden duâda bulundu. Orada bulunanlar hep bir ağızdan âmin dediler. Muhyiddîn Niksârî, evine varınca hastalandı ve vefât etti...

Toplam Görüntülenme: 1258

Yayın tarihi: Çarşamba, 20 Mayıs 2009

Bunları okudunuz mu?